Bölüm 39 - I. Kısım •Bırakma Beni•

39.5K 3.3K 3.7K
                                    


3 yıl önce Barbaros'tan...

Hızlı adımlarla eve gitmeye çalışıyordum. Hava çoktan kararmıştı. Üstelik yol kenarlarındaki titreyen sokak lambaları ve tenhalaşan ortalık içime bir korku düşürüyordu. Daha fazla geç olmadan eve gitmek istiyordum.

Geçenlerde satranç taşlarımdan birini yanlışlıkla kırmıştım. Yeni bir set almak için Rüstem Amcanın dükkanına gitmiştim. Çok güzel bir ahşap dükkanı vardı. Artık git gel tanışık olunca bir çay içmeden bırakmıyordu. Ama bu sefer fazla oyalanmıştım. Endişelenme Barbaros eve ulaşacaksın birazdan, korkma, bir şey olmayacak. Güvendesin, güvendesin.

Endişeyle gözüm sürekli sokak çevresine ve arkama gidiyordu. Nabzım şimdiden hızlanmıştı. Elimi kalbime götürüp biraz sakinleşmeye çalıştım. Hadi ama bu yaşta bu kadar korkak olmak da anca benim gibi bir salağa yakışırdı.

Önüme birden fırlayan kediyle neredeyse elimdeki poşeti yere düşüyordum. Kedi birden benim ani hareket etmemle irkilse de yanıma gelip bacaklarıma sürtündü.

Eğilip elimi başına götürdüm. Hafifçe okşarken: "Merhaba kedicik, beni çok korkuttun. Ama sen de korkuyor gibi gözüküyorsun. Ama korkma bir şey olmaz değil mi, olmaz yani bence, umarım." dedim.

"Oo bu bizim bir sike yaramayan Barbo değil mi!" Arkamdan gelen ses ve duyduğum kahkalarla ürkerek kediyi bırakıp arkamı döndüm.

Neden ya? Kimseye bulaşmak istemiyordum, yine mi aynı şeyler? Hakan'la uğraştığım yetmiyormuş gibi şimdi bir de kardeşi ve arkadaşları bile benimle dalga geçiyordu. Hakan da taa lisede aynı sınıfta olduğum bir çocuktu.

Bana doğru yüzlerindeki iğrenç sırıtışla geldiklerini görünce korkudan titremeye başlamıştım. Lütfen bu sefer vurmasınlar. Lütfen, lütfen. Evde annem bekliyordu ve beni yine o şekilde görmesini istemiyordum. Yoksa çok üzülüyordu.

Hakan'ın kardeşi Cenk ve yanındaki 3 arkadaşını gören kedi koşarak uzaklaşınca onun yerinde olmayı çok isterdim.

Korktuğumu belli etmemeye çalışarak: "Şey ben de tam geçiyordum, iyi akşamlar." dedim. Hızlı adımlarla kaçacakken Cenk arkamdan gömleğimi tuttu ve beni yere doğru fırlattı.

"Hop nereye kaçıyorsun bakalım. Biraz eğlenelim önce."

Gözü benim yere düşmemle elimden kayan poşete kayarken: "Ne bok var bakalım bunun içinde." diyerek poşeti eline aldı.

Telaşla yerden kalkmaya çalışırken düştüğümde elimin soyulduğunu fark etmiştim. Destek aldığım için acısını şimdi fark ediyordum. Yine de zor da ayağa kalktım ve içine bakmamasını umarak: "H-Hiçbir şey yok. Alabilir miyim onu?" dedim.

Cenk'in ağzından yüksek bir kahkaha çıkarken arkadaşlarına döndü. "Şu eziği duydunuz mu, alabilir miymiş diye soruyor. Yazık, tabi ki alamazsın!"

Onunla beraber arkadaşları da gülerken Cenk poşetin içinden satranç takımımı çıkardı.

"Bak sen şuna. Bizim aptal kendini bir sik sanıp satranç takımı almış. Senin kıt aklın buna yeter mi sanıyorsun? Dur sana bir iyilik yapıp seni bu yükten kurtarayım. Ne de olsa kullanmaya beynin yetmeyecekti." diyerek taşları tüm gücüyle rastgele etrafa firlatmaya başladı.

Piyonum, kalem, vezirim, şahım.. Hepsi karanlıkta kaybolurken yine çaresizlik hissiyle gözlerim dolmuştu. Cenk'e doğru bir adım atıp: "Lütfen yapma. Lütfen ver onu bana." dedim.

"E iyi bari madem çok istiyorsun vereyim." dedikten sonra geriye elinde kalan satranç tahtasını tüm gücüyle kafama vurdu.

Ani gelen acıyla yere yığılırken satranç tahtası kafamda kırılmıştı. Başım deli gibi ağrımaya başlarken şakağımdan yanağıma doğru akan kanı hissedebiliyordum.

Bana İyi GelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin