Merhabaa, biliyorum geciktim. Bölüm bekleyen herkesten özür dilerim canlar. Malum bu yıl üniversite sınavına hazırlanıyorum. Normalde haftalık programım bellidir ama bu hafta dışarıda bir işim çıktı. Öyle olunca ders programım aksadı, onu yetiştirmeye çalışırken bölümü yazamadım.
Ama şimdii buyurun bölümün tadını çıkarın lütfen 💛⭐
.
.
.Emir'le olan öğle yemeğimizin ardından günü bitirene kadar asistan odasında kalıp biraz makale okumuştum. Eh Barbaros gibi zor bir hastanız varsa ne yapmalı, nasıl yapmalı, ne tür bir tedavi uygulamalı diye epey düşünmem gerekiyor.
Tabii ki kabul ederse ilaç tedavisi de başlamamız gerekebilirdi. Ama insan psikolojisi denen şey fiziksel bir hasar gibi sadece dış müdahaleler ve ilaçlarla düzelmiyor. Onun gerçekten ruhuna, kalbine dokunacak şeyler bulmam gerekiyor. Bu dışarı çıkma olayı tedavi için çok iyi olabilir. Onu, sevgi ve güven hissini ona aşılayacak yerlere götürmeyi planlıyordum. Tabi kabul ederse, en azından öyle olmasını umuyorum.
Gün içerisinde Aykut Hoca da hiç yanına çağırmayınca günüm bu şekilde bitmişti. Ve bütün gün görünüşte oturuyor gibi gözüksem de zihnim düşüncelerle dolmuştu ve çok yorulmuştum.
Sol kolumu hafifçe havaya kaldırıp saatimi görüş açıma soktum. Saat 17:04'tü. Fazladan 4 dakika mesai yapmışım, ne kadar da çalışkanım(!).
Oturduğum masayı epey dağıtmıştım. Her tarafta dergiler, ansiklopediler, çıktı aldığım kağıtlar duruyor. Yavaşça sandalyeden kalktım. Nasıl da oturmaktan her yerim uyumuş. İki elimi de belime koyup sağa sola esnemeye çalıştım. Saatlerce masa başında oturmak bana yaramıyor, her tarafım ağrıyor.
Şöyle bir masaya bakınca derin bir 'off' çektim. 'Hadi kızım Gülce oflama. Bir an önce temizle şurayı da eve git artık.' Evet, hızlı olmam konusunda iç sesime hak verdim. Üşenmenin anlamı yoktu.
Yarın izin günümdü. Evde çalışmam gerekirse lazım olabileceğini düşündüğüm birkaç kitabı kenara ayırdım. Fotokopileri de üstüne koydum. Geriye kalan kitapları da kütüphaneye yerleştirdim. O kadar da vakit almadı ya.
Artık bir an önce eve gidip kendimi yatağıma fırlatmak istiyorum. Hemen kalan eşyalarımı da alıp asistan odasından çıktım. Çıkmadan önce Aykut Hoca'nın odasına uğramam gerekiyor muydu acaba diye düşünsem de, sanırım üşengeçliğim ağır bastı. Neticede bugün beni çağırmamıştı, benlik bir durum yoktu demek ki. Çıkışa ilerledim ve eve gidiş yolumun ilk adımı olan arabamı görmemle gözlerim adeta parladı. Bekle beni evim ben geliyorum.
***
"Oh be! Evim evim güzel evim. İnsanın kendi evi gibisi yok."
Kendi kendime söylenerek kendimi eve atarken tabii ki saçma bağırışlarımı Beyza da duymuştu.
"Kız hayırdır bu ne ev aşkı böyle? Beni mi yoksa evi mi özledin doğruyu söyle."
"Aşk olsun Beyza, tabii ki seni özledim." dedim özledim kelimesini uzatarak.
Bana 'Hıhı aynen kesin öyledir.' bakışı atan bir Beyza'ya rağmen kendimi koltuğa doğru adeta fırlattım.
"Şaka bir yana nasıl yoruldum Beyza anlatamam."
"Sana taş falan taşıtmıyorlar değil mi orada?"
"Yok ya ne taşı? Benimki zihinsel yorgunluk. Öğleden beri makale oku oku hem beynim durdu hem gözlerim yoruldu. Bir de masa başında otur otur zavallı kemiklerim nasıl ağrıyor."
"O zaman epey şanslısın çünkü sen gelesiye kadar ben yemeği hazırlamıştım. Hem de en sevdiğin, köri soslu tavuk."
Köri soslu tavuk lafını duymamla resmen gözlerim parladı ve yattığım koltuktan doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana İyi Gel
General FictionBir sosyopatı iyileştirebilir misin doktor, yoksa o sosyopat seni de mi delirtir? • Gülce Ayoğlu - Barbaros Demirkan • 🔱 🔱 🔱 Acı içindeki sesiyle ellerini makinenin yanına vururken transa girmiş gibi "İstemiyorum...