Bölüm 19 •Kriz•

43.8K 2.6K 1.3K
                                    

Merhabaalaar, nasılsınız? Bölüme geçmeden önce güzel yorumlarınız için hepinize çok çok teşekkür etmek istiyorum. Cidden o kadar moral yükseltiyorlar ki tüm yorumları gözümden çıkan kalplerle okuyorum. Çok minnettarım ❤️ Umarım bölüm hoşunuza gider ✨

                           🔱 🔱 🔱

Barbaros kollarımın arasında yavaş yavaş kendine gelirken bağırışları da yerini küçük sayıklamalara bırakmıştı.

Kocaman adamın, Barbaros'un benim küçük ellerim altında ne hale geldiğini görmek anlam veremediğim bir şekilde canımı yakmıştı. Ya da buna tam olarak can yanması mı denirdi emin değilim ama içimden bir şeyler kopmuş gibiydi. Hayır, kesinlikle ona acımıyordum. Sadece, sadece sanki biraz isyanla 'Ey hayat sen niye bu adamı bu kadar üzdün, neden üzdün?' demek istemiştim. Benzer bir sürü hasta görüp duymama rağmen ilk defa birine, Barbaros'a, fiziksel olarak koruyamasam da ruhsal olarak 'Bana geldiğin her an seni korurum, öfkelenirsen sakinleştiririm, ağlarsan gözyaşını silerim, korkarsan da böyle sararım.' demek istedim. Biliyorum düşüncelerim çok mantıksızdı. Barbaros diğer herkes gibi benim hastamdı. Ama neden bilmem farklı gibiydi, içimi 'cız' ettirmişti. Sanki en büyük acımasızlık hep ona yapılmıştı.

İçimdeki merhamet duygusu git gide artıp dışıma taşarken Barbaros'un daha iyi olduğunu bilmeme rağmen elimi saçlarına götürmek istedim. Saçlarına götürmek ve okşamak istedim. Çünkü biri benim saçlarımla ne zaman oynasa kendimi çok huzurlu hissederdim, dalgalı bir denizin üstünde dalgalar seni hafifçe sallarken yatmak gibi ferah ve özgür hissederdim. Sonra uykum gelirdi ve bütün dertlerimden arınmışım rahatlığı ile uyuya kalırdım.

Ellerimi sırtından saçlarına götürmek için tam kaldırmıştım ki birden olduğum konumdan adeta fırlatıldım ve yere düştüm. Hiç beklemediğim bu tepki yüzünden dengemi koruyamamıştım. Kalçam hafifçe sızlarken elimin acısı daha kötüydü. Destek almak için yere koyduğum elimi anlık olarak zorlamış olmalıydım ki sanırım burkulmuştu.

Şoku atlatamamış bir şekilde Barbaros'a bakarken Emir ve arkadaşının endişeli gözlerle koşarak bize doğru geldiğini gördüm. Emir hemen kalkmam için elini uzatırken Barbaros adeta kükrercesine "Aptal! Aptal kız! İğrençsin! Hepiniz iğrençsiniz! O hırkayla o, o erkek kokan iğrenç hırkayla bana nasıl dokunursun!"

Ne? Tek olay hırka mıydı burada hala?

Ellerini sinirle saçlarının arasından geçirip çekerken bana doğru bağırmaya devam: "İğrençsin! Anladın mı? Hepiniz kirlenmişsiniz. Pisliğini bana bulaştıramayacaksın. Ben öyle bir erkek değilim. Uzak dur benden! Aptal! Aptal! Aptal!"

Çıldırmış gibi kükrerken saçlarını daha fazla çekip kendine zarar vermeye başladı.

Endişeyle onu durdurmak için ellerini tutma hedefiyle bir adım yaklaştım. Ama daha da gözü dönmüş gibi: "Sakın! Sakın, seni gebertirim! Gebertirim! Dokunma bana! Üstündeki erkek hırkasıyla bana dokunma! İğrenç kokuyor, hepsi iğrenç, artık sen de iğrençsin, sen de iğrençsin."

Birden bakışlarını benden çekip Emir'e çevirdi ve bu sefer onu muhatap alarak devam etti.

"Sen, sen yaptın! Sen kirlettin değil mi? Senin hırkan değil mi o, değil mi? Hepiniz aynı boksunuz. İğrençsiniz, erkekler iğrençsiniz. Sen kirlettin, bu dünyayı siz kirlettiniz!"

Öfkeyle Emir'in üzerine doğru gelmeye başlamışken gerçekten ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Bir yandan Barbaros'un dediklerini aklıma not düşerken ne demek isteğini anlamaya çalışıyordum. Erkekler iğrenç mi? Erkek hırkası? Erkek kokusu? İyi ama kendisi de bir erkekti? Sorun hırkada değil de daha derin bir şeydeydi. 'Sorun erkeklerdeydi.'

Bana İyi GelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin