Bölüm 54

25 5 0
                                    


Araba sandığımın aksine bir sahil kenarına yaklaştı. adam elime bir siyah mendil verdi. " gözlerini bağla " dedi. armağan bu lanet olası siyah göz bandını bana tekrar taktırtmazdı. bir şeyler yanlış gidiyordu. ama içimde hala o olduğuna dair bir umut vardı. adamın dediğini yaparak siyah bandı gözlerime taktım. eski anılarımı zihnimden uzak tutmaya çalışıyordum.  arabanın kapısı açıldı. bir kol bileğimden tutup beni arabadan inmemi sağladı.üstümdeki elbise birden ağırlık yapmaya başlamıştı.  içimi garip bir kuşku kapladı. bacaklarım hareket etmiyordu neredeyse. korkuyordum çünkü. uzun zaman sonra tekrardan korkuyordum. sahilin esintisi saçlarımı dalgalandırıyor denizin tuzlu suyunun kokusu burnuma geliyordu. adam koluma girip beni yürütüyordu 

" neler oluyor nereye gidiyoruz? " diye sordum yanımdaki adam cevap vermedi. 

" siz kimsiniz armağan nerede ? " diye sordum korkuyla gene cevap gelmedi.

adımlarımız durduğunda adam beni belimden tutup hafiften yukarı kaldırdı. başka bir adam tuttu sonra beni. bir tekneye bindiğimizi fark ettim. başka bir adam teknenin diğer tarafından kolumu tutup arkama geçti bileklerime bağlanan ipleri fark ettiğimde. başımdan aşağı kaynar sular dökülürmüşcesine bir şok yaşadım. armağan değildi sürpriz yoktu. ben... tekrar mı kaçırılmıştım? 

" bırakın beni " diye bağırdım. ellerinden kurtulmak için çırpınsam da faydasızdı. 

"imdaat ! yarım edin !!! " dedim etrafta birilerinin olmasını umarak .

iki kolum güçlü adamlar tarafından tutuluyor ve yürümeye zorlandırılıyordum. karanlığın tekrar esiri olduğumda kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki. nefes almakta zorlanıyordum. 

adımlarımız durdurulduğunda gözlerimdeki bantı çözmeye başladılar

 gözlerim açıldığında denizin ortasında etrafımda siyah takım elbiseli adamlarla geniş bir teknede olduğumuzu fark ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 gözlerim açıldığında denizin ortasında etrafımda siyah takım elbiseli adamlarla geniş bir teknede olduğumuzu fark ettim.  bütün duygularım donduğunda şokla etrafa bakıyordum sadece. sesim bile çıkmıyordu.tekrar aynı şeyleri yaşama düşüncesi aklımı terk etmiyordu. 

daha sonra bakış açıma o girdi. armağanın babası. o an yutkunamadım o an dizlerim titremeye başladı. ömrümde tek korktuğum yüz ona aitti. çatık kaşlarıyla birlikte adımlıyordu. üzerinde takım elbise elinde kağıt parçaları vardı. korkunç gözüküyordu.

" uzun zaman oldu değil mi nehir " dedi yılan gibi tıslar bir sesle. görünüşünden güç akıyordu. öfkeli görünüyordu ancak hala alaylı bir tona sahipti sesi.

ben ses çıkartmadığımda bana doğru yaklaştı ve " üzgünüm küçük hanım, küçük basit oyununuz sona erdi " dedi. bir bina yıkıldı o an içimde. bu ne demekti bilmiyordum ama artık hiç şansımın kalmadığını biliyordum ne yeşil lenslerim ne kızıl saçlarım kurtaracaktı beni. belki de gerçekten sona yaklaşıyordum.

EftalyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin