Bembeyaz bir elbise geçirdim üzerime. onun teni kadar beyaz onun kadar masum gözükmek istedim.
bugün temmuzun 5 iydi onun doğum günüydü.
ziyarete gidecektim mezarına... denize.
belki bir nehire dökülüyordu o deniz belki bir okyanusa çıkıyordu. bilmiyordum. ama maviye baktığımda onun gözlerini görüyordum. köşede beni izleyen sütlaca baktım.
" bugün armağana gidiyorum sütlaç. senide özlemiştir belki birlikte gidelim mi? " dedim sevinçle.
kucağıma aldığım sütlacı taşıma kabına koydum. sütlaç ondan bana geriye kalan tek armağandı.
akşamüstü anneme gecikmeyeceğimi söyleyerek çıktım evden. üstümde şifon bembeyaz bir elbise vardı. uzamış olan saçlarımı yolun üzerindeki kuaförde kestirdim tıpkı onun benim saçlarımı kestiği boyda.
sanırım aşkın tabirini bulmuştum. aşk onu oğlun gibi sevmekti baban gibi sırtını dayadığın dağdı. öğretmen gibi sana bir şeyler katandı. dostun gibi dertleştiğindi. bazen tutkulu bir öpücüğün bazen de gözyaşını silen bir kardeşti. Aşk tek bir sıfata koyulamazdı. Herkes için farklı bir anlama sahipti. benim için ise armağan kanlı elleriyle çocuk yüreğiyle sessizliği yaraları ve baştan aşağı her şeyiyle aşktı.
bunları düşünürken sahile kadar yürüdüm rüzgarın kokusunu çektim içime. çantamda e sevdiğim masal kitabı vardı. biraz daha ilerleyip yüksek bir yamaca çıktım. kimsecikler yoktu etrafta.
" merhaba sevgilim " dedim denize doğru.
" masal dinlemeyi özledin mi "
yamacın en ucuna oturdum. elime aldığım masal kitabını okumaya başladım
" evvel zaman içinde kalbur zaman içinde denizlerin dibinde bir kraliyet varmış... "
en sevdiğim deniz kızı masalını okudum denize karşı. sütlaç korkuyla etrafa bakıyordu taşıma kutusunun içinden.
daha sonra ayağa kalktım olduğum yerde. rüzgar sertçe esti eteklerimi uçuşturdu yeni kestirdiğim saçlarımın içinden geçti.
ona olan özlemim artık dayanabilecek derecede değildi. aklıma hakim olamıyordum artık. yokluğu sürekli yüzüme çarpıyordu. dolan gözlerimi denize doğru çevirdim.
Ah deniz...
Koyu mavi güzelliğin bana aşık olduğum sessizliği hatırlatırken. Daha derinlerine baktığımda canımı yakıyorsun . nefret etmeye başlıyorum senden.
Sen... kalbimi kanatarak çekip çaldın benden.
Bak o sol göğsümdeki koca boşluk hala sızlıyor. Çürüyor yavaş yavaş.
geri ver bana masum çocuğumu.
O benim.
Geri ver onun sessizliğinde boğulayım. Yaralarında kaybolayım.
Vermezsin, bilirim.
Ben bulurum en dibine gömdüğün acıdan yaratılan bedeni.
Herkesin nefes almak için geldiği denizde... iki aşığın gözyaşları kokacak.
Siz keyifle yüzerken, bizim ruhumuz yaşıyor olacak o denizde.
Gün batımının ışığı düşerken yüzeyine akşam vakti.
Zihninize bir armağan bırakacağım.
Güneşle birlikte bende batacağım o çukura.
Bedenlerimiz bir gün yok olacaktı, ama ruhlarımız... onlar öyle değil, onlar daima var olacaklardı, asla bir sonları olmayacaktı. her iki alemde de ruhlarımızı bulabilirdik.
iki yana açtım kollarımı. ne mükemmel bir gündü bugün böyle. 20 yıl önce bu gün masmavi bir çocuk gelmişti dünyaya. dünya onun kadar masum değildi ne yazık ki. çekmişti karanlığının içine. ama o gene de eninde sonunda mavi olup karışıvermişti derin sulara.
baktığım maviler onun gözleriydi. ve ben artık o mavilerin deniz kızı olmak istiyordum.
en sevdiğim masalın ana kahramanı olmak istiyordum. okyanus gözlü çocuğumun okyanusundaki Eftalya olmak istiyordum. kavuşma vaktimiz gelmişti. çok bile beklemiştim.
doğum gününde kendimi armağan edecektim ona. deniz kızı olacaktım onun için.
" annemlere üzülmemelerini söyle sütlaç " dedim sütlaca denip sonra da çılgın dalgalara baktım.
" kollarını aç sevgilim " dedim ve öylece bıraktım kendimi yüksek yamaçtan aşağı.
Masallarda okursunuz, Deniz kızı kıyıda aşık olduğu sevgilisi için kuyruğundan ve sesinden vazgeçip insan olur. Ve en sonunda onun yaşaması için kendi ölümüne razı gelir.
Hayır ! gerçek deniz kızı efsanesi öyle değildir.
siz zaten okudunuz.
bu bir kavuşma hikayesi.
Kız, denizdeki aşık olduğu sevgilisi için hayatından vazgeçer, kendini denize teslim eder ve ölür.
Ruhu bir eftalya ya dönüşür.
sevgilisiyle ruhları birbirini bulur ve tutunurlar. aşkları mavı sularda devam eder.
Aramaya kalkmayınız sakın onları
bedenleri yok olmuştur belki.
ama ruhları ve aşkları ilelebet var olacaktır.
Bu bir efsane inanıp inanmamak size kalmış.
Biliyorum, inanıyorsunuz değil mi?
Çünkü hissediyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
Genç KurguAh deniz... Koyu mavi güzelliğin bana aşık olduğum sessizliği hatırlatırken. Daha derinlerine baktığımda canımı yakıyorsun . nefret etmeye başlıyorum senden. Sen... kalbimi kanatarak çekip çaldın benden. Bak o sol göğsümdeki koca boşluk hal...