ders zili çaldığında ellerinde iki kahveyle geldiler. İklim çok mutlu görünüyordu. Armağanın ise her zamanki soğuk yüzü daha sıcak duruyordu.
Gözlerimi önümdeki karalanmış deftere döndürdüm.
Ne kadar kendimi umursamamaya zorlasam da hazmedemiyordum. Bütün bu olanlar beni odamda yatağımın içine kendimi hapsedip içimden geldiği kadar ağlama hayalleri kurduruyordu.
Bütün gün böyle geçti. Tek başıma... yerimden bir an olsun kalkmadan... arkamı dönüp onlara bakmadan. Sınıfta dönen dedikoduları düşünmeden... Düşük suratımla boşluğa dalarak geçti.
17. Yaşımı böyle hatırlamak istemiyordum. Şu günler hayatım boyunca acı bir travmaya dönüşsün istemiyordum. Ama elimden bir şey gelmiyordu. İklim çoktan kafasında kurmuş ve inanmıştı. Armağan beni ele vermişti. Sınıf ve çok yakında bütün okul bunları öğrenecekti. Bense bunları sadece izleyebiliyordum.
Çıkış zili çaldığında telefonumu açtım.
Abimi aradım. Ne olursa olsun yanındayım demişti bana. Şu an gerçekten birilerine ihtiyacım vardı.
Telefon çaldı çaldı çaldı. Ve açan olmadı. Gene meşgul olmalıydı.
Okulun önüne daha öncede görmüş olduğum siyah Mercedes geldi. Yanımdan el ele geçen iklim ve armağan arabaya bindiler. Armağan iklime kapısını tutmuştu. İklim fazlasıyla mutluydu. İstediği olmuştu işte. Gerçekten elde etmişti onu. Tabi ki mutlu olacaktı. Onlara baktıkça gözlerim isyan ediyordu.
Eve gitmek istemedim çünkü eve gidersem sabaha kadar bunları düşünüp düşünüp ağlayacağımı biliyordum. Sahile doğru yürüdüm ağır adımlarla. Yanımdan geçen otomobillerin rüzgarıyla saçlarım uçuşuyordu. O rüzgarla birlikte içimdeki kara bulutlarında uçup gitmesini istedim. Bir el gelse ve onları tam oldukları yerden çekip çıkarsa.
bir ders çıkarmıştım en azından.
Kimseye güvenmemem gerektiği. Herkesi gerçekten tanıyamayacağım gerçeği. Ve armağandan ciddi anlamda nefret ettiğim gerçeği.
Diğer nehir ondan intikam almam konusunda ısrarcıydı. Ama ben başka bir kaos ortamı istemeyecek kadar yorgundum.
Sahile nihayet vardığımda. Bir tek o gece oturduğum bank boştu. Mecburen oraya oturdum. Bu sefer tam ortasına oturdum. Yanıma kimsenin gelmesini istemiyordum. Martı seslerine kulak verdim. Masmavi denizin sesine. Az ilerdeki parkta oynayan çocukların sesine. Her şeye rağmen bütün bu sesler dinlendiriyordu.
Telefonumdan gelen zil sesiyle cebimdeki telefonumu çıkardım.
Arayan abimdi.
' nehir? Beni armışsın duymadım.
' evet şaşırmadım. '
' kusura bakma abiciğim. Ne oldu nasılsın '
' iyiyim abi beni aramayı düşünüyor muydun '
' öğrendikten sonra senin aramanı bekledim '
' neyi öğrendikten sonra ? '
' boşanma işini işte '
Tamamen aklımdan çıkmıştı. Hatırlatmamasını tercih ederdim. Şu anda bir de o mevzuyla kendimi hırpalamak istemiyordum.
' ben de senin aramanı bekledim abi '
' sen iyi misin sesin bitkin geliyor '
' yoruldum biraz bugün '
' kiminle kalacaksın '
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
Teen FictionAh deniz... Koyu mavi güzelliğin bana aşık olduğum sessizliği hatırlatırken. Daha derinlerine baktığımda canımı yakıyorsun . nefret etmeye başlıyorum senden. Sen... kalbimi kanatarak çekip çaldın benden. Bak o sol göğsümdeki koca boşluk hal...