' ne? '
herkes pencerenin kenarına doluştu. Bende yaklaşıp bakmıştım. Gerçekten üst kattan yoğun bir duman çıkıyordu. Hemen ardından yangın zilini duymamızla çığlık çığlığa herkes sınıftan çıktı. Bense içimdeki üst kata çıkıp bakma isteğimle savaşıyordum. Neden bu kadar meraklıydım sanki. Ama Tabi ki bunu yapmadım. Bende herkesle birlikte okuldan çıktım.
Bahçeye çıktığımda bütün okul buradaydı. Yoğun dumanın müdürümüz Selçuk beyin odasından geldiğini gördüm. Dumanlar gökyüzüne kadar ulaşıyor. Zehirli gaz benim olduğum yere kadar ulaşıyordu. Alevler çok net gözüküyordu. Bu biraz içimi ürpertti. Bütün okulda bir endişe hali vardı. Herkes konuşuyor. Öğretmenler öğrencileri yatıştırmaya çalışıyordu.
Tamam sonuçta yangın çıkmıştı ama bu kadar abartılmaması gerekiyordu bence. Bir prizden yada küçük bir şeyden büyüyüp alevlenmiş olabilirdi. Kollarımı göğsümde birleştirdim.
Biraz uzağımda tam karşımda armağan duvar gibi dikiliyordu. İki eli de pantolonunun cebinde kafası yukarı dönük. Yangını izliyordu.
İklimse onun bir koluna dolanmış kafasını da koluna yaslamıştı. Bir şeyler söylüyordu. Armağansa sadece yangını izliyordu.
Gözlerimi onlardan çektim. Uzun bir süre yangını izledik. İtfaiye geldi. Neyse ki yangın esnasında okul hemen tahliye edilmişti. İçeride de biri kalmamıştı . İtfaiye ekipleri kısa sürede yangını söndürmeyi başarmıştı. Kimileri dersler kaynadığı için seviniyor kimileri nasıl olduğunu merak ediyordu bense bir ders önce okuldan çıkan Selçuk beyin nerede olduğunu merak ediyordum.
Odası yanıp küle dönmüştü tek bir eşya bile kalmamıştı. Yangın söndürülse de kara dumanlar hala dinmemişti. Okul o günü tatil etmeye karar vermiş. Herkesi evlerine göndermişti. Hazırlandım. Okuldan çıkarken çantamı da almayı akıl ettiğim için okula tekrar çıkmak zorunda kalmamıştım. Ben tam okuldan çıkacakken müdürün arabasının okul bahçesine girişini görmüştüm.
Bahçeden çıkmadım. Gözlerim arabayı takip etti.
Hızla bahçenin önünde durdu. Apar topar çıkan Selçuk bey göründü. Kafasını yukarı kaldırdı. Odasına baktı. Pencereden sadece simsiyah bir oda görünüyordu. İki elini kafasına dayadı. Tam dizlerinin üzerine düşecekti ki öğretmenler ona yetişip kollarından tuttular. Çok uzağımda oldukları için ne konuştuklarını duyamıyordum. Ama Selçuk beyin kahrolduğu her halinden belli oluyordu. Onun için üzülmüştüm. Sonuçta müdürlüğünü yaptığı okulda yangın çıkmıştı. O yangın ise bir zat kendi odasında gerçekleşmişti.
Okul bahçesinin diğer tarafından kapıya doğru yürüyen armağanı gördüm yanında yapışkan iklimi yoktu. O da ben gibi müdürü izliyordu. İfadesi her zamanki gibi dümdüzdü.
Tekrar önüne döndüğünde beni gördü. Ona bakarken yakalanmıştım. Ama artık umursamıyordum. Onu ve ne düşündüğünü...
Kapıdan çıkarken tam yanımdan geçti. Hatta kolu sıyırdı bile diyebilirim. O giderken bana enfes karamel kokusunu bırakmıştı.
şu kokuya lanet ettim. Çünkü bu kokuyu seviyordum. Sonra kafamı silkeledim ona karşı olumlu hiçbir şey hissetmeyecektim. Şu andan itibaren muhteşem karamel kokusundan da nefret ediyordum. Evet... son kararım.
Eve gitmek üzere arkasından yola çıktım. Önümden yürüyordu.
Yerden bir taş alıp kafasına geçirmek istedim. Az ileride duran motosiklete oturup üzerine sürmek istedim. Pürüzsüz beyaz tenini yerdeki çamura bulamak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
Teen FictionAh deniz... Koyu mavi güzelliğin bana aşık olduğum sessizliği hatırlatırken. Daha derinlerine baktığımda canımı yakıyorsun . nefret etmeye başlıyorum senden. Sen... kalbimi kanatarak çekip çaldın benden. Bak o sol göğsümdeki koca boşluk hal...