İşte o güne gelmiştik. Dünya için küçük ama benim ve abimin geleceği için büyük gün... sabah geceden kurduğum alarmımı durdurarak uyanmıştım. 5 te yani. Hayır öğlen beş değil sabah beşte. Çünkü hazırlık yapmalıydım. Dün gece ben odama geçtikten sonra annemle abim uzun uzun belki de sabaha kadar konuştular. Konuşmaları gram umurumda değildi . çünkü annem de mutlu görünüyordu. Anlamadığım bu faciayı bir tek ben mi görebiliyordum.
Kalkar kalkmaz kendimi banyoya atıp sıcak bir duş aldım. Duştan çıkınca. Saçlarımı kuruttum ardından ince su dalgaları verdim. Saçım bittikten sonra dolabımı açtım ve en iddialı kıyafeti seçtim kendim için. Bunun nedeni yaşımı büyük göstermesi gerektiğiydi. Benim onlardan çok küçük olduğumu hissetmesini istemiyordum.
Dakikalar belki de saatler sonra ön eleme, çeyrek final yarı final derken finale kalan Kalın askılı kare yakalı sade mat siyah elbiseyi üstüme geçirdim. Elbisenin boyu dizimin bir karış üstünde bitiyordu.
Hem sade hem şık olmalıydım. Her zaman böyle bakımlı ve şık göründüğümü düşünmeliydi. Kendini benden aşağı hissedip ağlamalıydı.
Ayakkabı olarak süet siyah stiletto ları ayağıma geçirdim. Giymeden önce ayakkabının altının temiz olduğundan emin oldum. Yoksa annem evde bunlarla gezdiğimi görse beni keserdi.
Daha sonra şifonyer aynamın karşısına geçtim. Abartısız ama fresh bir makyaj yapmalıydım. Bunu nasıl gerçekleştireceğimi ise bilmiyordum çünkü makyaj konusunda tek yapabildiğim ruj rimel ve fondoten sürmekti. Öyle allık köntür, heighlighter, eyeliner vb. meşakkatli işler benlik değildi. Beceremezdim de zaten.
Baz uyguladığım yüzüme sünger aracılığıyla fondoten de sürdüm. Ardından pudrayla pürüzsüz bir görüntü elde ettim. Göz kapağıma en hafif kahve tonunu yapabildiğim kadar yaydım. Göz altıma siyah bir kalem çekip kirpiklerimi rimelle öne çıkarttıktan sonra göz işlemim bitmişti. Ela gözlerim küçülmüştü. Ama bu görüntüyü sevmiştim.
Sadece bir kere dokundurttuğum fırçadaki pudrayı elmacık kemiklerimin üzerine çok hafif bir şekilde sürdüm. Dudağıma da varla yok arası bir ten rengi sürdükten sonra aynada 17 yaşında değil 20 yaşında bir kız vardı. Amacıma ulaşabilmiştim az çok. Umarım beni gördüğünde kıskançlıktan çatlamazdı.
Paraya kıyıp aldığım sadece bir kere kullandığım parfümü bu kutsal gün için heba edebilirdim. biraz abartmış olacaktım ki odamın içi parfüm gazıyla dolduğunda boğulma tehlikesi yaşayıp pencereye koşmuştum. Ciğerlerim yanmaya devam ederken kendimi toparladım ve çoktan saatin 9 olduğunu gördüm gerçekten çok yavaş bir insandım. Banyoda 1 saat makyaj ve saçta 1 saat kıyafet seçerken 1 saat ve parfüm yüzünden ölüm ve kalım arasında verdiğim o mücadele de 1 saat sürmüş olmalıydı. Tüm bunlardan sonra Arkamda bıraktığım dağınıklığı saçıma makyajıma dikkat ederek toparladım.
Ardından odamdan çıktım. Birkaç yapmam gereken iş vardı onları da yarım saat içinde hallettim. Evde hareketler başladığında uyanmaya başladıklarını fark ettim.
hızla salona geçip bir Firdevs Ziyagil edasıyla bacak bacak üstüne atıp yaptığım hazır kahveyi yudumlamaya başladım. Salonun kapısında saçı başı dağınık yeni uyandım diyen gözlerindeki çapaklarıyla abim göründü.
Hızla geçtiği salon kapısının önünden 2 saniye sonra geri adımlayarak geri geldi ve şaşırmış bir ifadeyle salondaki majesteleri Nehir'i gördü. Yani beni. Gözlerini ovuşlayıp bir kez daha baktı bana.
' ne senin bu halin ' dedi uykulu sesiyle.
' müstakbel gelinimize uygun bir hazırlık yaptım kendimce sevgili ağabeyim. Bir mahsuru mu var ? ' dedim dönem filmlerindeki ses ve tonla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eftalya
Teen FictionAh deniz... Koyu mavi güzelliğin bana aşık olduğum sessizliği hatırlatırken. Daha derinlerine baktığımda canımı yakıyorsun . nefret etmeye başlıyorum senden. Sen... kalbimi kanatarak çekip çaldın benden. Bak o sol göğsümdeki koca boşluk hal...