Heyyoo ben geldim.
Nasılsınız bakalım? Umarım çok iyisinizdir.
Bölüm sonunda buluşmak ve sohbet etmek dileğiyle.
Keyifli okumalar dilerim..
-
Bu bölüm geçtiğimiz bölümün devamı niteliğindedir.
-
Bedenimde hissettiğim yoğun ısı ve hemen ardından gelen mide bulantısı ile yavaşça gözlerimi araladım ve ellerimden birisini mideme bastırırken nerede olduğumu algılamaya çalıştım. Sadece birkaç saniyenin ardından yumuşaklığına hâkim olduğum minderler ve şömineden yayılan alevlerin ışığı görüş alanıma girerken gülümseyerek doğrulmaya çalıştım. Kendimi yoğun bir şekilde huzurlu hissetmeye başlamıştım.
Âşık olduğum adamla tanıştığım yerdeydim tekrardan. Kaderimin değiştiği o güzel günün beni sürüklediği yerdeydim. Rüzgar'a kavuştuğum yerdeydim.
İçimde tarif edemediğim hisler baş gösterirken yüzümdeki gülümsemeyi silmeden bakışlarımı etrafta dolandırdım. Burayı o kadar özlemiştim ki evime dönmüş gibi hissediyordum. Sanki buradaki her bir eşya her bir köşe beni içtenlikle kucaklıyordu.
Peki ya Rüzgar... O neredeydi? Evde olmadığı kesindi. Hiçbir yerden ses gelmiyordu. Gemide uyuyakaldığım için beni buraya kadar taşıyıp şömineyi yakmış ve belki de eşyaları almak için geri dönmüştü.
Üzerimdeki battaniyeyi itekleyerek ayağa kalktım ve dışarı çıkmak için kapıya yöneldim ancak tam o sırada midem şiddetli bir şekilde tekrar bulandığında yönümü değiştirerek banyoya doğru koşturdum. Başım şiddetli bir şekilde ağrıyor ve midemde ne varsa dışarı çıkmak için beni zorluyordu sanki.
Klozetin kapağını açıp eğildim ve boğazımın acısına sabretmeye çalışarak midemi rahatlatıp sifona bastım. Elim ayağım boşalmıştı ve bitkin hissediyordum. Kendimi yere doğru bırakıp elimi alnıma bastırdım ve derin derin nefes almaya çalıştım. Salona geri dönecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Sanki ayağa kalkıp bir adım atmaya çalışırsam yere yığılacaktım.
"Belemir'im iyi misin?"
Nereden geldiğini anlayamadığım Rüzgar, bir anda yanaklarımı avuçları arasına aldığında kendimi konuşmak için zorladım. Zaten yeterince üzmüştüm onu.
"İyiyim sevgilim, sadece midem bulandı biraz."
Yerden kalkmam için belimden desteklediğinde lavaboya doğru uzanıp elimi yüzümü yıkadım. Benimle ufak bir çocukla ilgilenir gibi ilgileniyordu. İlgilenmekle de kalmayıp benim için üzülüyordu. Fark ediyordum, gözleri her an üzerimdeydi. Endişeli bakışları bedenimde dolandıkça geriliyordum. Onu yormaktan, işlerinden alı koymaktan sıkılmıştım.
Dün ona restoranda yaptığım davranışın yanlış olduğunu biliyordum. İşleri varsa işleri ile ilgilenmeliydi. Yakasına yapışıp benimle neden ilgilenmiyorsun diye isyan etmek saçmalıktı.
Ona adadayken, şirket ile ilgili yapacağı her bir adımda yanında olacağını söylemiştim. Ama sonra ne yapmıştım? Tekrar onu adaya döndürmüştüm. Hem de benimle ilgilenmesini istediğim için o teklif etmişti bunu. O yine beni düşünmüştü ama ben çocuk gibi davranmaktan yine vazgeçmemiştim.
Üstelik ben onun, şirkette işleriyle ilgilendiğini zannedip ona isyan ettiğimde bile o, benim hayatım ile uğraşıyormuş. İşlerini bir kenara bırakıp yine benim hayatıma odaklanmış. Belki de adadan döndüğümüzden beri benim çarpık aile hayatımla ilgilendiği için işlerine dair hiçbir şey yapamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADAYA DÜŞEN KIZ
Teen Fiction"Ne demek gemi batıyor?" diye çemkirdi genç kız geminin kaptanına karşı. Bu kadar mı basitti bir geminin batması? Bu ahmak adam utanmadan karşısına geçip nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi? Genç kız kısa bir süre kaptanın yüzüne haince baktıktan s...