Göğsümde uyuyan güzel gözlü kızı bir süre sadece izledim. Yeni uyanmıştım ve böyle bir manzarayı asla kaçıramazdım. Sanki nefes alış verişinde huzur vardı. Sanki o uyumaya devam ettikçe benim yorgunluğum gidiyordu. Bu kız bana ne yapıyordu böyle?
Aklım dün geceki anılarımıza kaydığında yavaşça fısıldadım.
"Aptal kız çocuğu."
Eğer kendine hakim olamayan ergenlerden biri olsaydım şu an bu aptal ufaklık zırlıyor olacaktı.
Onu henüz daha bir gündür tanıyor olsam da bakışlarından, duruşundan, dün geceki hallerinden tecrübesizliğini okuyabiliyordum.
Öpüşmeyi bile bilmiyordu. Muhtemelen ilk öpücüğüydü. Ama yine de onunla öpüşmek baş döndürücü derecede güzeldi.
O küçük dudaklarını ufacık oynatması bile sertleşmem için yetmişti. Bilinçsizce yaptığı bazı hareketleriyle de sınırlarımı zorlamıştı. Ama yine de bu onun küçük bir kız çocuğu olduğunu değiştirmiyordu. Sevecekti. Sevilecekti. Ve ben ona bunu verebilecek son insandım.
Bu yüzden dün gece kendimi güç bela durdurmuştum ve bundan dolayı asla pişman değildim. Evet belki onu hala deli gibi istiyordum ama denizden gelen güzel gözlü kıza bunu yapmayacaktım.
Bakışlarımı saate doğru kaydırdım. Epeyce geç olmuştu ama hareket edersem uyanacaktı ve şu an bu huzurlu uykuyu bozmak, isteyeceğim son şeydi.
Gözlerim tekrardan yüzünü bulduğunda gülümsedim. Ufak bir kedicik gibi uyuyordu.
Onda anlamlandıramadığım bir şeyler vardı. Özellikle dün gece uyumadan önce kurduğu son cümleler zihnimi oyalıyordu. Onun yaralı bir ufaklık olduğunu zaten önceden anlamıştım. Ufak ufak dalıyor. Derince iç çekiyor ve sürekli onu kimsenin merak etmediğini vurgulayıp duruyordu.
Ama o beni nasıl anlamıştı? Beni nasıl hissedebilmişti? Bu garipti. Yoksa ben de onun gibi mi gözüküyordum dışarıdan? Ya da yaşadıklarımız mı birbirimizi hissetmemizi sağlıyordu? Henüz bunların cevabını bilmiyordum.
Ama yine de sana söz veriyorum küçük kız çocuğu. Ben de sen anlatmak isteyene kadar sormayacağım. Sorgulamayacağım.
~
Gözlerimi kırpıştırarak araladım ve nerede olduğumu kestirmeye çalıştım.
Rüzgar'ın göğsünde yatıyordum. Ellerimden biri göğsünde diğeri de kolunun üzerindeydi. Onun güçlü kolları ise belimden sıkıca tutuyordu.
Ve bütün bunlar demek oluyordu ki dün gece bir rüya değildi. Dün gece yaşanmıştı.
Allah kahretsin. Kahretsin. Kahretsin. Ne yapacaktım ben? Nasıl bakacaktım şimdi yüzüne?
Kafamı hafiften yukarı kaldırdım. Yeşilleri örtülüydü. Muhtemelen daha uyanmamıştı. Belki de o uyanmadan kalkıp çıkarsam her şey daha kolay olurdu.
Yavaşça kafamı göğsünden ayırdım ve belimdeki ellerini tutarak geri çekmeye çalıştım. O kadar güçlüydü ki ellerini geri çekmeyi bırak bir santim dahi oynatamamıştım. Ve bu nedense bana anlamadığım bir şekilde güven vermişti. Sanki onun yanındayken kimse bana zarar veremezmiş gibi.
Gözlerimi yumarak kendime gelmeye çalıştım. Bu adam senin güvenebileceğin biri olmamalıydı. Onu daha tanımıyordun. Tanımadığın adama güvenmen özelliklede dün geceki şeyleri yaşaman yanlıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADAYA DÜŞEN KIZ
Teen Fiction"Ne demek gemi batıyor?" diye çemkirdi genç kız geminin kaptanına karşı. Bu kadar mı basitti bir geminin batması? Bu ahmak adam utanmadan karşısına geçip nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi? Genç kız kısa bir süre kaptanın yüzüne haince baktıktan s...