İnsanlar doğar büyür ve ölürdü ama ben doğduğum an öldürmüştüm. Henüz küçücük bir bebekken katil olmayı başarmıştım. Hemde ilk ve son başarım olarak kalacağını bilmeden..
On dokuz yıllık hayatım boyunca üvey annemin bitmek tükenmek bilmeyen isteklerini yerine getirmekten başka hiçbir işe yaramamıştım. Ve bununla başa çıkarken de asla ses çıkarmamıştım.
Çünkü her daim karısını öldürdüğümü düşünen bir babanın yanında bana ondan bile daha iyi davranan üvey annemin isteklerini yerine getirmeyi boynumun borcu olarak bilmiştim.
Sevilme duygusunu asla yaşamadığım bir ortamda yıllarca ayakta kalmaya çabalamış ve belki bir gün benide biri sever umuduyla kötü hayatıma direnmeye çalışmıştım.
Belki bu anne tarafından gelen bir akrabam olabilirdi ya da bir anda karşıma çıkan iyi bir arkadaş.
Ama malesefki bunlarda olmamıştı. O küçük ve aciz yaşamımda hiçbir zaman sevilmemiş hep hor görülmüştüm.
İşte bu yüzdendir ki o denizde dalgalara karıştığımda anneme kavuşacağım mutluluğun dışında hiçbir şey hissetmemiştim.
Anneme kavuşacaktım ve bu berbat hayattan sonsuza kadar kurtulacaktım artık.
Ama tabii ki de bunu da başaramamıştım.
Şimdi ise nerde miydim?
Deniz kokusunun hakim olduğu ve ahşaptan yapılmış bir odada yatıyor olmamdan başka hiçbir şey bilmiyordum.
Ama bildiğim tek bir şey vardı ki ahşap tavana bakıp hayatımı düşüneceğime aklımdaki her şeyi bir kenara atıp nerede olduğumu öğrenmem gerektiğiydi.
" Uyanmışsın. "
Yattığım yerden bir anda sıçrayarak yunan tanrısı gibi karşıma dikilen ve hayatımda ilk defa gördüğüm adama baktım. Yeşil gözleriyle beni incelerken hiçte katil gibi durmuyordu ama bu demek değildiki katil değildi. Hatta belkide mafyaydı. Belkide beni organlarımı almak için kaçırmıştı.
Genç adam bu zamana kadar gördüğü en güzel yeşillere bakarken gerildiğini hissetti. Genç kızın o güzel gözleri alevler içerisindeydi. Ve bu kadar güzel olması tamamen saçmalıktı.
" Neredeyim ben ? Sende kimsin ?Bana öyle bakmayı kes. Hatta git buradan. "
Genç kız cümlelerini hatta emirlerini sıralarken genç adam, genç kızın yattığı yatağın dibindeki sandalyeye yayık bir şekilde oturdu.
" Birincisi ıssız bir adadasın. İkinciside ben bu evin sahibiyim ve buradan gidecek biri varsa o kişide sensin denizden gelen güzel gözlü kız. "
Genç adam sözlerini bitirdikten sonra kızın güzel gözlerinin yavaşça açılmasını izledi.
Genç kızın ise tek düşündüğü ıssız bir adada olmasıydı.. Doğru duymuştu değil mi o ? Issız bir ada demişti yunan tanrısı olacak herif.
" Ne işim var benim burada ? Ne saçmalıyorsun sen ? "
Gözleri dolduğunda hızla ayağa kalktı ve cama doğru koştu. Ahşap ev ile deniz arası sadece iki yüz metre kadardı ve etrafta şuanlık ev gözükmüyordu. Bu belirtiler genç kıza, genç adamın doğru söylüyor olabileceğini düşündürdü.
Genç adam cevap bekleyen soruyu bir süre yanıtsız bıraktı ve gözlerini kızın sırtında gezdirdi. Giydiği elbisesinin açıkta bıraktığı bacaklarına bakmamak içinde insan üstü bir çaba harcadı. Bu kız gördüğü en güzel kızlardan biriydi ve o muazzam hatlarıyla içindeki alevi körüklemekten başka bir işe yaramıyordu. Yutkundu ve sesinin tonunu ayarlamaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADAYA DÜŞEN KIZ
Teen Fiction"Ne demek gemi batıyor?" diye çemkirdi genç kız geminin kaptanına karşı. Bu kadar mı basitti bir geminin batması? Bu ahmak adam utanmadan karşısına geçip nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi? Genç kız kısa bir süre kaptanın yüzüne haince baktıktan s...