Acı tüm kalbimi kasıp kavururken bedenim şiddetle sarsılıyordu. Parmak uçlarıma kadar uyuşmuştum. Boğazımda oluşan yumru ise nefesimi kesiyordu.
Bütün umutlarıma, inançlarıma ve de hayallerime sert bir darbe inmişti. Paramparça olmuştum.
Gittikçe deliriyor ve bundan sonrası için tarifsiz bir yangının beni kucaklayıp içine hapsedeceğini biliyordum.
"Haydi. Toparla kendini artık."
Rüzgarın tok sesi kulaklarıma ulaştığında ağzımdan büyük bir hıçkırık kaçtı. Ve bakışlarım hemen yanı başımda ayakta duran bedenine doğru kaydı.
Onu bıraktığım yerden henüz daha yeni gelebilmişti.
Göz altlarındaki kırmızılık ağladığını ele verirken ellerinin üzerindeki kızarıklık da birkaç dakika önce yumruklarını konuşturduğunu kanıtlıyordu.
Ama yine de benim gibi kendisini yere bırakmaktansa ayakta durmayı tercih etmişti.
"Daha bir hafta vardı."
Ufak fısıltımla birlikte bakışlarını bana doğru çevirip hafif bir tebessüm etti. Hemen ardından ise ellerini belime sarıp bedenimi yavaşça yerden kaldırdı.
"Ağlama ufaklık. Bugün olmasaydı bir hafta sonra olacaktı."
Ellerinden birisini kalbimin üzerine bastırdı. Hemen ardından ise ruhsuz bir sesle fısıldadı.
" Bir hafta sonra daha az acıyacak. Söz veriyorum."
Hayır. Hayır. Buna inanmamı bekleyemezdi.
Bir hafta sonra daha fazla acıyacaktı. Çok daha fazla kanayacaktı.
Çünkü kalbim, onsuzluğa alışamayacağı gibi yaralarını sarabilecek güce de sahip değildi.
Bu durumu kabullenemeyecekti. Gün geçtikçe çok daha fazla sızlayacaktı.
"Bir hafta daha vardı."
Aralık dudaklarımdan başka bir cümle bırakamıyordum. Tek bildiğim, tek söyleyebildiğim daha bir hafta olmasıydı.
Buz gibi elleriyle hızla yanaklarımı kavradı. Ve tüm gücüyle bağırdı.
"Kendine gel artık."
Yerimden sıçramama sebebiyet verecek kadar şiddetli olan sesi göz yaşlarımı hızlandırdığında dudaklarından ufak bir küfür savurdu.
"Özür dilerim."
Bedenimi kendisine doğru çekip hafifçe yükselmemi sağladıktan sonra tüm gücüyle sarıldı ve saçlarıma birkaç küçük öpücük bıraktı. Hemen ardından ise ellerinden birisini sırtıma doğru kaydırıp diğerini de saçlarıma doğru çıkardı. Son olarak ise kafasını yavaşça omzuma bıraktı.
Ve aşık olduğum adam, benimle birlikte dakikalarca ağladı.
" Her şey için teşekkür ederim."
Hıçkırıklarım arasında zar zor bulduğum sesimle fısıldadığımda yavaşça geri çekildi.
Göz yaşları yanaklarından süzülüyordu. Ve acı, aşık olduğum yeşillerinden ilk kez bu kadar net okunuyordu.
" Asıl ben sana teşekkür ederim." Ellerini yanaklarıma kaydırıp göz yaşlarımı sildi. "Bana yaşattığın yirmi üç günün her saniyesi için teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADAYA DÜŞEN KIZ
Teen Fiction"Ne demek gemi batıyor?" diye çemkirdi genç kız geminin kaptanına karşı. Bu kadar mı basitti bir geminin batması? Bu ahmak adam utanmadan karşısına geçip nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi? Genç kız kısa bir süre kaptanın yüzüne haince baktıktan s...