Saçları yastığın dört bir yanına dağılmış, dudakları büzülmüş ve bir kedi yavrusu gibi mışıl mışıl uyuyan ufaklığıma gülümseyerek baktım ve ellerimden birisini uzatarak yanağına dokundum.
Sanırım şu an bu dünyada ki en mutlu adam bendim.
Canımdan çok sevdiğim kadın yanımdaydı ve tüm gece kollarımdan bir an olsun çıkmamıştı. Şimdi de bütün masumluğuyla yanımda uyuyordu.
"Güzelim benim."
Sözlerimin hemen ardından saçlarına doğru eğilerek kokusunu içime çektim. Ardından da yanağındaki elimi saçlarına doğru çıkarıp yumuşak tutamlarını yavaşça okşamaya başladım. Ve eş zamanlı olarak dudaklarımı hafifçe yanağına doğru bastırdım.
Dün geceden sonra onu benden kimse alamazdı. Çünkü sadece o benim değil, biz birbirimizin olmuştuk. Ve bundan sonrası için ayrı kalmamız imkansızdı.
Onu asla bırakmayacaktım. Kadınlar sevildikçe güzelleşirdi. Ve ben onu tüm kalbimle sevecektim. Aynı zamanda da tüm gücümle koruyacaktım. Bütün kötülüklerden ve de babasından...
Babası, düşündüklerim ile birlikte aklıma gelirken sinirle suratımı buruşturdum.
O adamı mahvedecektim.
Dün, Belemir yatak odasında üzerini giyinirken görevlilerden birkaçını kendi aralarında konuşurlarken duymuştum. Belemir'i televizyonda gördüklerinden bahsediyorlardı ve oldukça şaşkınlardı.
Yanlarına yanaşıp onlara ne olduğunu sorduğum zaman ise bana, bütün haberlerde batan gemiden ve dolayısıyla kayıp kız Belemirden bahsedildiğini ve arama ekiplerinin de Belemir'in bu kadar uzun bir süre yaşamasının mümkün olmayacağını bu yüzden de ulaşabilecekleri tek şeyin ona ait bir ceset olabileceğini açıkladıklarını söylemişlerdi.
Bütün bedenim duyduklarım ile birlikte o an için buz keserken parmaklarım avuçlarımı parçalayacak şekilde yumruk haline gelmişti.
Eğer Belemir buraya sürüklenmiş olmasaydı o adi babası yüzünden belki de şuan nefes alıp veremeyecekti.
Belki de o aşık olduğum yeşillerini hiç açamayacaktı.
Ve ben, işte o an yemin etmiştim. O adamı doğduğuna pişman edecektim.
Ama bunun için öncelikle karaya çıkmam gerekiyordu. Bu yüzden de adamlarımı ben karaya çıkana kadar Belemir'i gördüklerinden hiç kimseye bahsetmemeleri için uyarmıştım. Aynı zamanda üniversite kayıtlarında Belemir'in kimliği tespit edileceği için olur da bulunmasına ilişkin bir haber yapılırsa ve babası da bunu görüp Belemir'e ulaşmak isterse ulaşamasın diye korumaları görevlendirmelerini söylemiştim.
Çünkü Belemir benim evime gitmeye karar vermişti ve babası o istemediği müddetçe karşısına çıkıp onu zorla eve götürmemeliydi.
"Seni bir daha kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim. Bundan sonra sana kimse zarar veremeyecek."
Fısıltımla birlikte yanağına küçük bir öpücük daha bıraktım ve hızlıca geri çekilip kafamı yastığıma geri bıraktım. Çünkü eğer onu biraz daha öpersem uyanacaktı.
Her ne kadar uyanıp yeşillerini bana göstermesini istesem de dün gece onu bir hayli yorduğum için sabretmeliydim. Biraz daha uyumalıydı.
Hem öylesine güzel uyuyordu ki onu uyandırmaya asla kıyamazdım.
"Çok seviyorum. Çok fazla."
Sözlerimin hemen ardından Belemir'in yüzüne yayılan gülümseme beni duyduğunu kanıtlarken onu uyandırdığım için keyifsizce homurdandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADAYA DÜŞEN KIZ
Roman pour Adolescents"Ne demek gemi batıyor?" diye çemkirdi genç kız geminin kaptanına karşı. Bu kadar mı basitti bir geminin batması? Bu ahmak adam utanmadan karşısına geçip nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi? Genç kız kısa bir süre kaptanın yüzüne haince baktıktan s...