Seninle tartışmayı özleyeceğim aklımın ucundan geçmezdi.

242 42 1
                                    

Taziye ziyareti için gelenlerin yarısı Demir’in akrabaları olunca onlarla ilgilenmekte Gönül hanıma düşmüştü. Yağmur kendini kötü hissedince Demir’in zoruyla odasına çıkmış doktorun tavsiyesiyle aldığı ilaçla birazda olsa uykuya dalmasını sağlamıştı.

Ziyaretçilerin hepsi taziyeleri kabul etmek için babasıyla kaldığı eve gelince bir süre Demir’le  eski evinde kalmak durumunda kaldılar. Büyük bir evdi ve Gönül hanım, Sıla, Deniz ve Mukaddes hala ile birlikte kalırken kendini yalnız hissetmiyordu. 

Gönül hanım sayesinde kendini  anne sevgisiyle beslerken iki tanede kız kardeşi vardı. Demir'in varlığı ise dayanma sebebiydi.

Ama halasına katlanamıyordu başlarda ilgili bir kardeş ve yeğenini teselli eden hala rolünde olduğunu düşünürken sonraları tek derdinin para ve ortalık karıştırmak olduğuna inanmaya başladı. Sürekli bir açık arayıp etraftaki herkesi hor gören burnu bir karış havada bir kadına dönüştü.

Gözü sürekli Demir’in üzerindeydi ve sürekli bir şeyler sorarak Yağmur’u huzursuz ediyordu. Bir ara aradığına pişman oldu.

Sanki kardeşini toprağa veren kendisi değildi. Acısını yaşamasına bile izin vermiyordu. Gözü sürekli insanların üzerindeydi. Etrafı kıskanç gözlerle izliyordu. Özellikle Gönül hanımın varlığından rahatsız bir havası vardı buda Yağmur’u deli ediyordu.

Yemek masasında Demir, annesi, Sıla, Yağmur' Deniz ve halası ile hiç konuşmadan yemeklerini yemeye çalıştılar. Bütün gözler Yağmur’un üzerindeydi tabağındaki yemekle oynarken  tek lokma dahi boğazından geçmemişti. Babasını toprağa vereli 4 gün olmuştu, hala kabullenmek istemiyordu.

Gönül hanım seslendi ama cevap gelmediğini fark edince Demir dikkatini çekmek için boğazını temizler gibi yaptı. Yağmur meraklı gözlerle kendisine baktığında “Sen iyi misin?” diye sordu.

Bu soruyu bir kaç gün içinde o kadar çok duymuştuki, iyi olduğunu söylerken gözleri masadaki babasının boş sandalyesine gitti. Gözleri dolunca görüş açısı tamamen kapandı. İyimiydi! Buna verecek bir cevabı yoktu. Yinede insanları daha fazla üzmemek için evet demek yerine başıyla cevap verdi. 

”Annem sana seslendi ama....“ dediğinde  Yağmurun baktığı yer dikkatini çekti. Bir kere bu masada yemek yemişti ve Necati bey aynı yerde oturmuştu. Şu anda genç kızın o sandalyeye bakarken gözlerinin dolduğunu gördü. Demir Yağmur’u hiç bir şeyin teselli etmeyeceğinin farkındaydı. Bunun içinde babasının hatıralarıyla birlikte olmasının  ona iyi geleceğini düşünerek beklemeye karar verdi. Kendisi Özlemi kaybedince korkak gibi her şeyi bırakıp gitmişti ama Yağmur’un bunu yapmasına izin vermeyecekti. Zor anları birlikte atlatacaklardı.

Yağmur “Özür dilerim duymamışım.” derken Gönül hanıma döndü.

“Kızım tabağından tek lokma almadın istersen başka bir şey hazırlayalım.”  

“Aç değilim teşekkür ederim” dediğinde gözlerindeki yaşlar yanaklarından akarken masadakileri daha fazla huzursuz etmemek için  yüzünü saklamaya çalıştı. Gönül hanım yanlarında kaldığı günden beri üzerine titriyor her fırsatta teselli edip tüm sıcaklığıyla sarılıyordu. Demir’in sayesinde kocaman bir aileye sahip olmuştu. Ama bir kaç ay sonra onlarda bırakıp gidecek ve bu koca evde tek başına kalacaktı. Yağmur önünde kendine sevgiyle bakan insanlara daha fazla alışmaktan korkuyordu. Bir süre sonra tekrar yalnız hayatına geri dönecekti. Ölümlerden sonra birde bağlandığı insanlar tarafından bırakılma düşüncesiyle boğazında bir el hissetti. Bu yüzdende  etrafına ördüğü duvarı kimsenin aşmasını istemiyordu.

Yemekten sonra odasına çıktı ve yatağına uzandı. Uyandığında gece saat ikiyi gösterirken yatağın diğer bölümünde Demir’in uyuduğunu gördü. Artık babası burada olmadığına göre evliymiş gibi davranmasına gerek yoktu. Ama Demir’in annesini hayal kırıklığına uğratmayı istemiyordu. Kafasındaki düşüncelerle yatakta dönüp durdu uykusu kaçınca kendisini odadan dışarı atıp aşağı kata indiğinde bilinçsizce kendini çalışma odasında buldu. Babasının varlığını hissetmek için koltuğuna oturup dizlerini göğsüne çekti. Kazadan önce babasını son olarak bu odada bu koltukta görmüştü. Gözlerini kapatıp odada var saydığı kokusunu içine çekti.

Birlikte geçirdikleri son günü ve küçüklüğünden anlattığı birkaç anıya acı bir tebessümle karşılık verdi. Yaşanmışlıkları hatırlayarak zamanını geçirirken uykusunun geldiğini bile anlamadan gözleri kapandı. 

Demir yatakta doğrulup başucundaki sürahiye elini uzattığında  Yağmur’un odada olmadığını fark etti. Banyodan bir ses gelmesini bekledi ama hiçbir şey duyamayınca yataktan kalktı banyonun kapısına vurdu. Bayıldığını düşünerek mecburen içeri girdi. Orada da olmadığını  anlayınca son günlerde içine kapanması sürekli yalnız kalması derken haklıda olsa ruhsal olarak büyük bir sıkıntı içindeydi. Bunu düşünerek hızla odadan çıkıp evin içinde olabileceği yerleri aramaya başladı. Koşarak merdivenleri indi önce mutfağa sonra salona  diğer odalarda da aradı bulamayınca korkuyla dış kapıya yöneldi. Aklında ya dışarı çıktıysa ya başına bir şey geldiyse diye düşüncelerle boğuşurken girişe doğru ilerledi. Çalışma odasında ki kapının altından sızan ışığı fark edip hızlıca odaya daldığında günlerdir sadece ilaçlarla uyuyan  Yağmur’u babasının koltuğunda huzur içinde uyurken buldu. O an gördükleriyle kalbinin paramparça olduğunu hissetti.

Bir süre kıpırdamadan karısını izledi, yaşadıklarından sonra nasılda zayıflamıştı. Gözlerindeki ışık kaybolmuş içine kapanmıştı. ‘Seninle tartışmayı özleyeceğim aklımın ucundan geçmezdi.’   diye kendi kendine söylendi.

Yanına giderek bir kaç kere  Yağmur diye seslendi cevap vermeyince günlerin verdiği yorgunluktan uyandırmaktan vaz geçip  genç kızı kucağına alıp odadan çıktı. Merdivenleri çıkarken daha da sıkı tutunca başı omzuna düştü  Yağmur uykusunda bir şeyler mırıldanıyordu. Sadece son iki cümlesini anlaya bildi “ Sende gitme!”  Demir bu sözlerin sahibinin kendisi olmadığını hissetse de “Sen beni bırakmadığın sürece hiç bir yere gitmeyeceğim. “ cevabını verdi. 

Yağmur biraz daha sokulunca verdiği nefesi boynunda hissetti. Kendine kulübede olduğu gibi Yağmurdan vazgeçemeyeceğin bir kez daha anlamasına neden oldu. 

Camdan giren ışıkla  gözlerini açtığında saatin neredeyse 13’e geldiğini görünce fazlasıyla şaşırdı. Bu kadar saat uyuduğuna inanmazken etrafına baktığında asıl şoku yaşamasına neden oldu. Demir’le paylaştığı odada değil de babasının odasında hatta yatağında uyanmanın hüzünle gözleri bir kez daha doldu. Normalde her şeye ağlayan biri değilken artık durduramadığı gözyaşlarıyla savaşmak zorunda kalıyordu. Etrafına  bakıp buraya nasıl geldiğini düşünürken yataktan kalkıp cevap bulmak için odasına döndüğünde odanın boş olduğunu gördü. Demir’in bu saatte evde olması imkansızdı. Bir kaç gündür iki fabrika arasında mekik dokuyordu. Kendi fabrikasıyla ilgilenirken birkaç sorunu çözmek için Yağmurun sahibi olduğu fabrikayla da ilgileniyordu.

Demir ise  Yağmur’un masasında çalışırken önündeki laptopun kapağını kapatıp geriye yaslandı. Ne kadar odaklanmak istese de kendini önündeki hesaplara bir türlü veremiyordu. Gözlerini kapattığında dün gece Yağmuru kollarında yatağa taşırken aklından geçenlere kendi de inanamıyordu. Karısı babası öldüğü için acı çekerken o ise  Yağmur’u öpmek gibi delice bir istek duymuştu. Şu anda da kabul etmek istemese de dün gece olduğu gibi karısını yanında istiyordu. Aklından geçenler yüzünden kendini pislik gibi hissetti. Sırf bu yüzden odasına değildi babasının odasına bırakmıştı. 

Düşündükleri  yüzünden uzun süredir kafayı yemek üzereydi  aynı hisleri Yağmur’u düğüne gitmek için giydiği siyah elbiseyle gördüğünde aklından geçenler yüzünden nasılda zorlandığını hatırladı. O an kendini kontrol etmesini sağlayan tek şeyin Yağmurun güzelliğinden dolayı olduğunu aşkla hiç bir ilgisinin olmadığını söylerken ne kadar yanıldığını şu an daha iyi anlıyordu. Gün geçtikçe karısına ruhsal olarak ta bağlandığını hissediyordu. Kendini geriye çekmek istedikce karısına doğru çekiliyordu.

BANA KAL DE (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin