Güçlü görünmek için bir sebebim kalmadı.

247 43 4
                                    

Yağmur banyodan  çıkarken üzerindeki siyah elbisenin ağırlığı ruhunu param parça etti. Her zaman koyu giyinmeyi severken şimdi üzerindekinden nefret ediyordu. Siyahları giyinince acısını mı gösteriyordu. Ya da içindeki acının bir rengi var mıydı. Hayattaki tek  yakınında saatler içinde toprağa vereceğini bilmek katlanılacak gibi değildi. Babasının yokluğuna nasıl alışacağını düşündü. Annesini toprağa verirken de acı çekmişti ama babası onun idolü idi. Birbirlerine sevgilerini pek belli etmeseler de babasına bağlılığı çok daha fazlaydı. Geldiği andan beri yanından bir an ayrılmayan en yakın arkadaşı Denizde hazırlanmış odanın bir köşesinde kendini bekliyordu. Oda siyahlar içindeydi. 

Demir sabahtan beri cenaze için koşturup dururken yanında Denizin  desteğiyle kendini biraz olsun rahatlatıyordu. Ona ne kadar ihtiyacı olduğunun şimdi daha çok farkına vardı.  Arkadaşı kollarını açıp sıkıca sarılarak bir kaç şey söylediğini duydu ama Yağmur hiç birini anlamadı. O sırada hıçkırıklarını bırakmış ağlıyordu. 

“Hadi canım Demir gelmiş bizi aşağıda bekliyormuş.” diyerek odadan birlikte çıktılar.  

Doktor artık yapılacak bir şey kalmadığını açıkladığında bütün umudu da bedeniyle birlikte kayıp gitmişti. Gözünü açtığında hayatta tek yakını ve sahte kocası vardı. Duyduklarının rüya olmasını dilerken hiçbir yakınlık hissetmediği  halasına bakıp babasının öldüğünü bir kez daha teyit ettirdi. Şimdiyse son vedasını etmek için birazdan babasının mezarı olacak yere gidiyordu.

Demir arabadan inerek koyu renk ceketini giyip yanında  duran arkadaşına beklemesini söyledi. Bu zor günlerinde en yakın arkadaşı Arda ile cenaze işleri için koşturdular.

Yağmur’u almak için giriş kapısına yöneldiğinde aklına gelen ilk görüntü Necati beyin kendisini içtenlikle eve kabul ettiği an geldi.  Birazdan karısı sayesinde tanıma şerefine eriştiği adamın cenazesinde en ön safta damadı olarak yerini alacaktı. Hayatın ne garip olduğunu düşünmesi için bir sürü sebebi vardı. Evlenirken Yağmur'la aralarındaki sadece  bir kaç ay sürecek anlaşmalı evlilik olması gerekiyordu. Kader kendi belirlediği şekilde ilerlemeye devam ediyordu.

Kapıyı anahtarıyla açıp içeri girdiğinde Yağmur’la merdivenlerin başında göz göze geldi.

Bir kaç gündür yaşadığı acılar nasılda yorgun ve zayıf düşürmüştü. Dediğim dedik inatçı kız gitmiş yerine bu halde görmeyi istemediği bir yabancı gelmişti. Yanına giderek yürümeye bile dermanı olmayan karısına sarılıp güçlü durması için destek oldu. “Hadi gidelim. “ diyerek merdivenlerin son basamaklarından inmesine yardım etti. 

Camide cenaze namazı için gelenlerin taziyelerini  kabul ederken tanıdığı, tanımadığı yüzlerce kişiye sadece başını sallayarak karşılık veriyor,  bazılarına da konuşmak zorunda kaldığında kısaca cevaplıyordu. Tek istediği yalnız kalıp içindeki acıyı ağlayarak  boşaltmaktı. Yanında halası, ve Deniz ile güç alırken ayakta durmakta zorlandığı an Demir’in oturmasını istediği sandalyeye kendini bıraktı.

Cenaze namazından sonra  konvoy halinde mezarlığa girdiklerinde Yağmur bir süredir tuttuğu gözyaşları mezar taşlarını görünce durmaksızın akıtmaya başladı.

Arabayı süren Demir’in gözü sürekli arka koltukta ki Yağmur’a kaydığında biliyordu ki bu acının bir tesellisi yoktu. Kendi de yakın zamanda  babasını toprağa vermişti ve uzun bir süre yokluğuna alışmanın zorluğuyla bocalamıştı. Yanındaki arkadaşı Arda’yla göz göze geldi ve sessizlik içinde ilerlemeye devam ettiler.

Yağmur daha fazla bakmaya dayanamayıp gözlerini yumarken aldığı nefes alev olup içini yaktı. Babasının toprağa konduğunu gördüğü an ayaklarında ki dermanın da mezarın içine çekildiğini sandı. Genç kız babasının üzerine atılan toprağın sesiyle bir ara sağır olmayı diledi. Küreğin boşalttığı    toprakla beyaz kefenden bir parçayı da örtüyor gözden kayboluyordu. Gözleri karardı ve başı dönmeye başladı. Takatinin kalmadığını anladığında beline sarılıp dik durması için yanına gelen Demire yaslanıp gücünü toparlamaya çalıştı. “İyi misin ?“diyen genç adama başını sallayıp sonrada “İyiyim.”  dediğinde aslında hiç de iyi değildi.

Mezarlıkta Demir’in akrabaları kendisini yalnız bırakmamış ve içten bir şekilde acısını paylaşıyorlardı. Birlikte çalıştığı ve çoğunun yüzünü ilk kez gördüğü insanlar yanında yer aldı. Tabi  Cenk ve babası da ön saflarda kendisine eşlik ettiler. 

Cenaze töreni boyunca Deniz , Demir ve adı Arda olan kişi yanından bir dakika bile ayrılmadı. Herkes gitmeye başlamıştı Deniz arkadaşının babasına veda etmesi için Demir’le ikisini yalnız bırakıp arabaya doğru yürürken  Yağmur “ Babamı burada nasıl bırakırım.” diyerek eliyle mezarı gösterdi. 

“Kolay olmayacak. Babanın seni bir yerlerden izlendiğini bilip güçlü olmalısın.” Dediğinde Yağmur ‘ Artık güçlü olmak istemiyorum. Güçlü görünmek için bir sebebim kalmadı.’  diye düşünürken dizleri üzerine düştü. Eline aldığı toprağı sıkıca sıktı ve acısı sanki toprakla birlikte bütünleşti.

Demir kollarından tutup kaldırdı  “Hadi gidelim! “ sözleriyle kendine geldi.

Yağmur son kez babasının mezarına baktı ve hıçkırıklarının arasında bir şeyler dedi. Demir sözleri hıçkırıklara karıştığı için bir şey anlamadı. Oda kendi içinde babasının acısıyla en başa dönmüştü.

Yağmur Demir’in  göğsünde ağlarken  kulağına bir kez daha  “Burada durmak acını daha da arttırır,  hadi.” diye kendini yürümek için yönlendiren adamın kollarında ilerledi. 

Kader dediği şey ne kadar garipti  yakın bir zamanda kaybettiği annesinin yanına şimdide babasını toprağa vermişti. Hayatta kan bağıyla bağlı olduğu bir halası vardı. Ne yazık ki ilk günden itibaren akraba olarak görmeyi bir türlü başaramıyordu.

BANA KAL DE (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin