İnşallah bir imzayla birleşen yollarımız yine bir imzayla ayrılır.

377 51 1
                                    

Üç gün içinden bütün evrakları hazırlamışlardı geriye sadece imzaların atılması kalmıştı. Şimdi gerçek olmasına saniyeler vardı. Boş koltukların olduğu salonda sadece 5 kişi... Gelin , damat , şahitler ve nikah memuru.

Nikah memuru Yağmur’a evlenmeyi kabul ediyor musunuz dediğinde evet cevabını verdiğinde zaten bütün gece bu anı düşünerek geçirmişti. Aslında tek istediği Demir’in gözlerinin içine bakarak vazgeçtim demekti ama bu evliliği yapmaya mecbur du. Atacağı imza ile Cenkten kurtulurken diğer taraftan seki ay yanındaki adamın nikahlı karısı olmak zorunda kalacaktı. 

Memur aynı soruyu Demire yönettiğinde gecikmelide olsa evet cevabını aldı. Oda yanındaki  Yağmur gibi sabahı sabah etmişti. Bu nikah kalbine ihanet iken babasına verdiği sözü tutmasının tek yoluydu.

Nikah memuru konuşmasını bitirip defteri sırayla imzalamaları isteyince ilk olarak Demir’e uzatıldı. Biran duraksadığını görünce Yağmur’un vücudu korkudan titremeye başladı. Bu kadar uğraşın boşa gitmesini istemiyordu. Adamı zorlayarak suç işlemişti ama Cenk'ten kurtulmak için eline geçen  fırsatı yok sayması mümkün değildi. Bir şekilde paranında yardımıyla özgürlüğünü koruyabileceğine inanmak istiyordu. Gözü sürekli Demirin üzerindeydi. Nikah için üzerine üçlü koyu gri bir takım seçmişti ve olduğundan daha da uzun ve heybetli duruyordu. Yinede damattan çok iş görüşmesine gider bir hali vardı. Boş salona bakındıkça her an kaçacak hissi ile tedirginliği artırdığından habersizdi. Demir imzayı atana kadar içinden dua etmeye başladı. Sonunda attığı imzayla rahat bir nefes aldığında sıra Yağmur’a geldi. İleride herkes gibi  kendide evlenmeyi düşünüyordu. Elinden geldiği kadar geciktirmeyi planlarken bu kadar çabuk ve çaresizlik içinde olacağını hiç düşünmemişti. Yine de attığı imzanın ikisi içinde bir geçerliliği yoktu. Sadece bir anlaşmadan ibaretti. Bunu evlilik olarak düşünmenin saçma olduğuna kendine hatırlattı. Önündeki deftere hiç zorlanmadan imzasını atarken içinden ‘ İnşallah bir imzayla birleşen yollarımız yine bir  imzayla son bulur.’ Diye dua etti.

Üzerine krem dantelden  kalem bir elbise giymişti.  Bir geline göre fazlasıyla sadeydi. Ama elbiseyi taşıyan kişi Yağmurdu çuvalda giyse en iyi modacının elinden çıktı sanılırdı. Uzun boyu ve ince fiziğiyle elbiseyi mükemmel taşıyordu. Boynundaki inci kolye  ve kulağındaki inci küpelerle şıklık yakalamış görünüyordu. 

Şahitlerde imzalarını atıp  memur elinde ki nikah cüzdanını Yağmura verdiğinde sevinçten içi içine sığmıyordu. Omzunun üstünden büyük bir yük kalktığını hissetti. Normalde evlenen insanlar özgürlüklerinin ellerinden kayıp gittiğini düşünürken genç kız nerdeyse  özgürüm diye çığlıklar atacaktı. Müstakbel kocasına bakıp mutluluğunu paylaşmak istedi. Zira mutlu olduğunu anlatabileceği hiç kimse yoktu. Salonda hiç tanımadığı iki kişi dışında onlarda nikah şahitleri idi. 

Demir’in yüzü asıldıkça asıldı kendini idama giden mahkum gibi hissetti.  Yalandan bir evlilik olacaktı oldu da ama kendini neden suç işlemiş gibi hissettiğini düşününce gözlerinin önüne ailesi ve hayatında kalbinin tek sahibi Özlem'in görüntüsü geldi. İşte o anda yer yarılsada olması gereken yere gire bilseydi. İhanetin en büyüğünü yaptığını düşündü.

İkisi de dışarı çıktıklarında zor olan kısmı daha atlatmadıklarının bilincinde idiler.

Yağmur imzaları atarken doğru olanı yaptığına inanırken dışarı adım attıklarında Demir gibi  kendiside suçluluk duygusuyla kıvranıyordu. Cüzdanı aldığı an yaşadığı rahatlamanın tam tersi bir durum başbaşaydı. Yaşadığı suçluluk duygusu bütün benliğini ele geçirmişti. Kendine biraz olsun moral vermek için sonunda istediğinin olduğunu ve Cenk tek kurtulduğunu kendine hatırlatı. Ama pek işe yaradığı söylenemezdi. Önlerindeki zor olan diğer problemse  ailelerine nasıl açıklayacaklarıydı… İki gün önce şehir dışından dönmüş ve gelir gelmez soluğu odasında alan Cenk’le olan konuşmasını hatırladı.  

Sekreteri Eda kapının ağzından başını uzatıp “ Yağmur hanım durdurmaya çalıştım ama beni dinlemedi.” diye açıklamıştı zaten hiç düşünmeden aklına ne gelirse öyle davranırdı.

Sekretere küçükte olsa bir tebessüm gönderip “ Bizi yalnız bırak.” derken bakışlarını  Cenk’e çevirip göz göze geldiği anı sanki tekrar yaşıyordu.

“ Hoş geldin!”

“Konuşmamız gerekiyor!” diyerek karşısındaki deri  koltuğa oturduğunda sakin görünmek için büyük bir çaba harcadı. Sonuçta bu günün geleceğini biliyordu soğuk ve yalın bir ses tonuyla “Hangi konuda?” diye sorduğunda tahmin etmemesi imkansızdı.

“Sence hangi konu olabilir. Nişanı erteleme me   neden olan durumu bir kez daha senin ağzından duymak istiyorum.” Diyerek açıklama bekledi.

“Konuşacak ne kaldı ki?”

“ Hala şüphelerim var!”

Cenk’e bir şeyler söylemişti ama yeterli değildi. Yağmur karşısında oturan adamın rahatlığına göz ucuyla baktı. Bacağını üst üstüne atmış kolunun birini deri koltuğun sırt kısmına dayamıştı. Son günlerde kendini olduğundan daha da üstün gören adama bakıp evlendiği takdirde nasıl bir hayatı olacağını düşündü. O an düşündüğü için bile pişman olup  kendini bir kaç saniyede toparladı. “Sana neden yalan söyleyeyim ki. Dedim ya iki aydır görüştüğüm birisi var.” Daha önce söylediği yalanları bir kez daha tekrar etti.

Cenk korkuyla gözlerine baktı ve “Tanışmak istiyorum. İçimden bir ses bana yalan söylediğini düşünmeme neden oluyor.” itirafında bulundu. 

Yağmur ise hafif bir tebessümle “İstediğini düşünmekte özgürsün şu anda şehir dışında bir sorun çıkmazsa iki yada üç güne burada olur.“ cevabını verirken bu şekilde bir kaç gün zaman kazanmış oldu.

“Yağmur seni tanırım kolay kolay kimseye kalbini kaptırmazsın ve bu adamı görene kadar  varlığına şüpheyle bakacağım." duyduklarını kabullenmekte sorun yaşıyordu. İçinde hala bir ümit kırıntıları vardı. Kolay kolay vazgeçmek gibi bir niyetinin olmadığını Yağmura da defalarca kanıtlamıştı. Zaten Yağmur da en çok bu huyundan nefret ediyordu vaz geçmeyip karşısındaki insanın duygularına önem vermemesi.

Elindeki kalemi parmaklarının arasında çevirirken dikkatini karşısındaki adama verip  “ Haklısın kolay kolay kendimi kaptırmam ama gördüğüm anda kalbimi kaptırdım işte. Hem sana neden yalan söyleyeyim. Yakında babamla ve seninle de tanıştıracağım. “ Biliyordu ki tanıştırdığında kabul etmekte zorluk çekeceklerdi. Olacakları düşününce  bir terslik çıkmasın diye sürekli dua ediyordu. Şimdi ise o gün gelmişti. Babasının karşısına evli bir kadın olarak çıkacaktı. Kendinde yüzleşmek için yeterince güçlü sanıyordu ama şu anda korkudan ölebilirdi.

Demir de Yağmur dan farksız değildi biraz önce evlenmişti. İkisi de bir şeyler söylemeye çalışıyor ama sessizlik uzadıkça uzuyordu. Böyle bir durumda nasıl davranacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sonuçta ilk defa evleniyordu hem de tehdit edilerek, ağlanacak haline gülüyordu. Başka bir zaman olsa  fırsatçı karısına ağzının payını verip yoluna gitmesini söylerdi. Ama babasına verdiği söz elini kolunu bağlamıştı. 

Aralarındaki sessizliği bozan Yağmur  oldu ” Benimle gelmek ister misin yoksa ben yalnız mı söyleyeyim.“ diye sorduğunda Demir içinde bulunduğu kargaşadan sıyrılarak kayınpederinin karşısına elinde olsa hiç çıkmamayı dilerdi. Ama adamla daha dün ortak olmuştu ve sürekli birbiriyle görüşmesi gerekiyordu. Genç adam yalandanda olsa damadı olmuştu. Dahası rol yapmalarını kendi teklif etmişti.  Evlendiklerine inanmasını sağlamak zorunda idi. Bu yalan evlilikte sonuna kadar gidecekti ailesinin karşısına Yağmur’u karısı olarak çıkartıp evlendim diyecekse aynı görevi Yağmur’un da yapmasına izin verecekti. “ Gidelim “diyerek arabasına doğru yürüdü.

O an Yağmur kendi arabasına binmeye kalkınca Demir kornaya basıp bindiği arabayı işaret etti. İmzalar atıldıktan sonra ilk kavgaları da arabaya binmesini söylediğinde Yağmur’un verdiği tepki yüzünden olmuştu. İkisinin bir çift gibi davranması gerektiğini  belirten kısa bir derste vermişti ama öğrencisinin söz dinleyecek birisi olmadığının farkında değildi.

BANA KAL DE (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin