Haklıydı burayı sevmemek imkânsız.

274 44 3
                                    

Meşe ağaçlarından yayılan kokuyu hissederek  gözlerini açtığından beri 'Uzun süredir bu kadar huzurlu ve  güzelce dinlediğin bir sabah oldu mu?' diye kendine sorarken  kalkmak yerine yatakta dönüp anın keyfini çıkarmayı seçti. 

Demir’in kulübede olmama ihtimalini düşündü, kalkıp etrafa baksa belki arabanın anahtarını bulabileceğini inanıyordu. Peki hala cebinde taşımıyorsa, bir an etrafı aramayı düşündü. Ama aklına gelen düşünceden hemen vazgeçti. Anahtarı bulsa şirkette odasına kapanıp masasının üzerindeki dosyaların arasında saatlerini harcayacak tı. Bunun yerine zorunlu tatilinin tadını çıkarmaya karar verdi. Bulunduğu odanın içine göz atarak ‘Haklıydı burayı sevmemek imkânsız.’ diye kendine itiraf etti. Hayatında olmasını istediği en önemli şey vardı burada huzur. 

Dışarıdan gelen gürültüyle dikkati dağıldı. Yataktan kalkıp odadan çıktığında Demir ortalıkta görünmüyordu. Camdan gürültünün sebebini öğrenmek için baktığında odun kırarken buldu. Gördükleri karşısında kaskatı kesildi. Demir üzerindeki atleti çıkarıp boynundan akan teri silerken farkında olmadan izlerken buldu. Yaptığından dolayı kendine kızarken karnında kelebeklerin uçuştuğunu ve yanaklarındaki yanmanın anlamsız olduğunu hatırlattı.  Etrafında sürekli erkek arkadaşları olmuştu ve Demir’in de onlardan hiçbir farkının olmadığına kendini inandırmaya çalıştı.

Demir ise odunlardan başını kaldırdığında karısı tarafından izlediğini fark etti. Görmemiş gibi yaparak bir kaç odun daha kırdığında kalbinin çarpmasındaki farklılığı hissetti. 

Kulübede oduna o kadar da  ihtiyaç olmadığını bilse de  kütüğe indirdiği her darbeyle kendini rahatlamış hissetmesine neden oluyor  aynı zamanda da sabah sporu yerine geçiyordu. Hem kendisine hemde fırsatçı karısına zaman tanımak için bir süre daha dışarda oyalandı. Sonra kırdığı odunların bir kısmını içeri taşıdı. Kulübeye girdiği an gözleri Yağmuru aradı. Etrafta göremeyince  odasında geri girdiğini fark edip şaşırdı. İçinden camdan izlediğini fark ettiğimi mi anladı diye geçirdi. Odunları şöminenin yanına bırakırken "Yağmur hadi uyanda da kahvaltı yapalım." diye seslenirken banyoya gitti. 

On beş dakika sonra kafasındaki  havluyla banyodan çıktığında Yağmur da giyinmiş kendi odasından çıkıyordu. 

Demir saçlarını kuruturken kendisini fark etmediğini ve hala üzerine doğru geldiğini gördüğünde çarpışmamak için kollarını yukarı kaldırdığında  genç adamın çıplak tenin üstüne ellerini siper etti.

Ne olduğunu anlamadan yüzündeki havluyu çektiğinde Yağmur’un şaşkın bakışlarında gözleri buluştu. Saniyeler içinde ikisi içinde zaman kavramı yitirmiş bulundukları anın büyüsüne kapılmışlardı.

Yaşadıklarına nasıl tepki vereceklerini  bilemeden bir müddet durdular. Yağmur hala Demir’in kalbinin üzerinde elinin olduğunun  farkında bile değildi ta ki altında atan ritmini giderek yükseldiğini fark edene kadar. Gözleri elinin olduğu yeri bulduğunda hızlıca çekerken yanaklarındaki kızarıklık biraz daha arttı. 

Bu Demir’in de dikkatini çekti. Birkaç kez daha şahit olmuştu bu duruma. Yağmur gibi birinin utançtan yanaklarının kızarmasının şaşkınlığını yaşıyordu. Aklından geçenlerle içten içe 'Hayal görmeyi bırak.' diye söylendi. 

İkisi de bulundukları anın şaşkınlığını üzerlerinden atma çabasında bakışlarını kaçırdılar. 

Her zaman yaptığı gibi yine banyodan çıktığında üzerine yine bir şey giymemesi nedeniyle Yağmur bir şeyler söylemek istedi. Yaşadıklarından dolayı susmayı tercih etti. Zaten konusacak durumda değildi. Ağzını açmaya kalksa ya saçmalardı, yada alacağı cevapla sinirden kudururdu. 

BANA KAL DE (AŞKIN SINAVI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin