4k kelime var kontrol yok yanlış varsa kusura bakmayın iyi okumalar bb
**
Bölüm 12: daha önce birini öptün mü?
**
Cam kenarındaki masalardan birine kahveyi bıraktım, "Afiyet olsun." fakat geri dönüp arkadaki masanın siparişini alamadım. Çünkü camın ardında, siyah bir arabanın önünde o adamlar duruyordu. Sikeyim! Hala daha peşimizdelerdi işte. Gerçi neyin veya kimin peşinde oldukları hakkında en ufak bir fikrim yoktu fakat takip ettikleri kişi bendim ve tehlikede olduğum ortadaydı.
Eğer öylesine bir şey diyecek olsalardı yanıma gelip bunu kolayca söyleyebilirlerdi öyle değil mi? Resmen kilometreleri aşmışlardı ve bu hiç ama hiç normal değildi. Artık atağa geçmek ya da her ne bok yapacaklarsa onu yapmak için yalnız kalmamı bekliyorlardı diye düşünüyorum. Bunu da iki gündür sürekli bir insan kalabalığı içinde olduğum destekliyor.
"Buraya bakacak mısın artık?"
Duyduğum haddinden fazla yüksek sesle gözlerimi zorlukla camdan ayırmıştım. Kendime gelmek için başımı salladım, "Kusura bakmayın, hemen geliyorum."
Masanın siparişini aldıktan sonra siparişi söylemek adına Hyelim'in olduğu yere, Hyelim kafenin baristasıydı, adımladım.
"İki tane latte." dedikten sonra kafeyi süzdüm ve şu an yapacak bir şey olmadığına kanaat getirip tezgahın önündeki sandalyelerden birine oturdum. Minho da aldığı sipariş hazır olana kadar Hyelim'e sabah olan 'harika' öpüşmesinin başını anlatıyordu
"Başta Jeongin ona gerçekten öyle şeyler söylediği için yanıma geldi sanmıştım," imalı bir şekilde bana baktığı zaman dilimi çıkarttım. Hyelim de bana bakıp güldü ve Minho anlatmaya devam etti,
"Neyse işte sonra kamyonetinin motorunda bir sorun olduğunu ve tornavidaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben de araba işlerinden anladığımı, yardım edebileceğimi söyleyince kamyonetinin olduğu tarafa gittik. Sonra motorunu tamir ettim, biraz lafladık işte... Cumartesi akşam yemeğinde sohbete devam etsek nasıl olur dedi birden. "
Hyelim tepsilerden birine içecekleri koyarken kaşlarını kaldırdı,"Birden bire diyiverdi yani? "
Minho tepsiyi eline alıp başını aşağı yukarı salladı, "Sana demiştim, ben ona bakarken onun gözleri armut toplamıyordu herhalde!" dedi ve arkasını dönüp servise devam etti.
Yüzümü ellerim arasına aldım ve latte yapan Hyelim'e baktım, "Birden onu öpmesine değil de akşam yemeği teklif etmesine mi şaşırdın cidden?"
Hyelim omuzlarını silkti, "Bilmem ki... Böyle bir tekliften sonra onu öpmesi normal değil mi?"
Derince iç çektim. Neden herkesin normal bulduğu şey bana aşırı anormal geliyordu hep?
"Değil bence... Aynı dünyada yaşadığımıza dair şüphe duyuyorum bazen."
Hyelim'in ağzını açıp da tahminimce bir şey diyeceği sırada Minho yeniden yanımızda bitmişti, "Jeongin daha önce hiç öpüşmediği için uzaydan gelmiş gibi davranıyor bu olaylara. Boşver sen."
Minho'ya gözlerimi devirdim, "Birincisi, bu o kadar büyütülecek bir şey değil. İkincisi, ben daha çok gencim. Hala daha çok vaktim var ki bunun için hevesli bile değilim." Hyelim'e döndüm, "İlk öpücüğünü kaç yaşında aldın ki sen?"
Sorumla beraber ikisi de kahkahalara boğulmuştu. Anlamaz bakışlarımı üzerlerinde tuttuğumda Hyelim kendini toparladı ve latteleri başka bir tepsiye koyup bana uzattı,"Benimle kendini karşılaştırırsan üzülebilirsin baştan uyarayım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stolen Cookies | Hyunin
FanfictionBulundukları şehirden sıkılan Hyunjin ve Jeongin, Jeongin'in çaldığı kurabiyeleri satarak kazandığı paraya ve Hyunjin'in babasından kalan külüstür motoruna güvenip hayatlarından kaçmaya çalışırlar. Bu sırada dostlarını kaybeden Jisung ve Felix ikili...