24

1.2K 194 292
                                    

Bölümü okurken bunun bir fic benim de gerçek bir yazar olmadığımı göz önünde bulundurun lütfen zira saçma bir bölüm oldu

* *

Bölüm 24:İnsan sevdiğine iyi ki demeli

Demir parmaklıklar gürültüyle önüme kapandığında görevli polis memuru yüzümüze bile bakmadan gitmişti. Karşımdaki nezaret odasında duran Hyunjin ağzı yarım açık şekilde yere bakıyordu.

Biz yakalanmıştık.

Olayların bu raddeye geleceği hatta ve hatta yakalanacağımız aklımın ucundan geçmezken şimdi buradaydık işte. Her şey o denli hızlı olmuştu ki daha yeni yeni bazı şeyleri kavrar olmuştum. Fakat zihnimde bir yerde hala daha kurtuluş yolları dönüyordu

1 Ocak 2021

"Jeongin.."

Hyunjin'in titrek sesi boş sayılabilecek nezaret odasında yankılanınca ona döndüm. Birkaç adım atıp soğuk olduğunu düşündüğüm demirleri tuttu ve endişe içinde bana baktı

"Babanı mı çağıracaklar şimdi?"

Stresle dudaklarımı dişledim, "Bilmiyorum.."

Bilmiyordum gerçekten bilmiyordum kafam çok karışıktı hala daha çıkış yolu arıyordum ama siktiğimin karakoluna gelmiştik daha ne yolu olabilirdi ki?!

"Jeongin baban gelirse ne olur farkında mısın?! Baban seni öldürür onlara bunu söylemen lazım!"

Hyunjin sesini yükselttiği için olsa gerek anında az önceki polis bize sessiz olmamız gerektiğini söylemiş ve yine kaybolmuştu.

Hyunjin hala daha kendi için değil de benim için endişelenirken ben hiçbir şey diyemiyordum. Kaçma planına öylesine tutunmuştum ki şimdi burada olmak zihnimdeki tüm planları yerle bir etmişti.

"Evet.." dedim sakince "Öldürür beni."

Ruhsuz sesim ve Hyunjin'in yüzüne bakmıyor oluşum onun sinirini bozmuş olacak sıkı sıkıya tuttuğu parmaklıkları hafifçe sallamış ve şangırtı kulağıma ulaşmıştı.

"Jeongin aptal gibi durmayı kesip konuş!"

Az önceki polisi yine kızdırmamak için sanırım sesini kısık tutsa da büyük bir sinir içeriyordu sesi. Onun bu çıkışı beni de strese sokunca ben de sinirlendim ve kafamı parmaklıklara vurdum sertçe. Sanki kafamda bir şeyleri harekete geçirmesini istiyordum.

"Düşünüyorum."

Buna karşılık Hyunjin burnundan nefesini verip gülerken parmaklıkları tutmayı bırakıp küçük nezaret odasında minik adımlar atmaya başladı. Odada, şansımıza bizden başka kimse olmadığı için adım sesleri bile yankı yapıyordu ve o her adımını kafamda atıyor gibi hissediyordum. Durduğu vakit sinirle bana döndü

"Ne düşünüyorsun hala?! Bulunduğumuz duruma bak Jeongin-"

"Saat kaç?"

Sinirli sesini kendi sorumla kestiğimde kaşlarını çatıp bana baktı ve anlamadığını belirten şekilde başını iki yana salladı, "Ne?"

"Saat." dedim yeniden ve ekledim "Saatin kaç olduğunu sordum."

Hyunjin eliyle yüzünü ovaladı ardından ellerini iki yana açtı "Bilmiyorum Jeongin. Neyimiz var neyimiz yoksa aldılar farkındaysan."

Sinirle dudaklarımı yaladım. Bana böyle cevaplar vererek hiç yardımcı olmuyordu ama haklıydı da bir yandan. Öylece saati sormam normal değildi bu yüzden açıkladım

Stolen Cookies | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin