2

2.4K 334 795
                                    

Bölüm 2: Vanilyalı olanlar iğrenç


Hyunjin'in evine sonunda varmıştık. Neyseki dediği kadar yakındı da o kadar yürümemiştim. Eski bir apartmanın üçüncü katına çıktık. Hyunjin dairelerden birine yaklaşıp cebinden çıkarttığı anahtarı kilide sokup kapıyı ardına kadar açtı. Bana içeri girmem için eliyle bir hareket yapınca doğrusu bir değil iki defa düşündüm.

Sikeyim, çocuğun evine kadar gelmiştim. Ciddiyim bir gün yaptığım işte ikinci defa düşünmeye vaktim olmadan nalları dikeceğim diye korkuyordum.

Hyunjin garip çocuktu. Bakın laf olsun diye de demiyorum. Gerçekten garip. Okulda sürekli birilerini pataklamaktan ünü vardı zaten. İlginç bir şekilde okulun en sümsük çocuğu Jisung ile kankaydı. Jisung'dan başka kimseyle takıldığını görmemiştim bu zamana kadar.

Yakışıklıydı bir de puşt ama kullanmayı bilmiyordu zannımca. Ben lise birinci sınıfken - ondan bir yaş küçüğüm-sınıftaki herkes üst sınıflardan sevgili yapmaya çalışırdı ve inanır mısınız bunun için listeleri bile vardı işlevsiz dangalakların. Başlarda bu listenin gözdesi Hyunjin olsa da sonradan herifin ruhu çekilmiş gibi hareketleri yüzünden peşini bırakmışlardı.

Harbiden bu çocuğun ruhu yoktu sanırım. Yalnızca bir otuz dakikadır yüzüne doğru düzgün bakma fırsatı yakalamış olsam da size gözlerinin hiç de iyi bakmadığını söyleyebilirim. Tamam sağ gözünde kocaman bir morluk olduğunu var sayarsak pek iyi bakması gerekmiyordu ama bakışları boştu. Baktığı yeri pek görüyor gibi değildi. Yaptığı hareketler, konuşması robotu anımsatıyordu bana.

"Hadisene."

Seslenmesiyle, kafamın içinde onun hakkında bildiğim her şeyi sıralayan iç sesim susmuş ve yeniden gözlerim onun boş gözleriyle buluşmuştu. Benim iç sesim aslında çok mantıklı konuşurdu fakat bazen, ergenliğimden kaynaklı olsa gerek, ketum bir sessizliğe bürünür ve ben kendimi çok saçma olayların ortasında buluverirdim.

Aynen şimdi Hyunjin'in evine girmiş olduğum ve onun kapıyı kapatmış olduğu gerçeği gibi. Şimdi ise iç sesim beni rahatlatmaya çalışıyordu

Sadece aptal kurabiyeleri satıp para koparacaksın.

Evet öyleydi. Parasını aldıktan sonra siktir olup gidecektim. Hem eğer Hyunjin gerçekten de psikopatın tekiydiyse ve benim organlarımı falan deşecekse bile çoktan Felix'e cenazemde çalınmasını istediğim şarkıları söylemiştim. Biricik dostum beni yüz üstü bırakmazdı herhalde.

"Şey... Odama gidelim?" dedi Hyunjin ve eliyle koridorun sonunu işaret etti. Usulca başımı salladım, o önde ben arkada ilerlerken sağ tarafta, salon olduğunu düşündüğüm odaya bir göz attığım sırada büyük bir çığlık attım

"Ha siktir oğlum! Salonunda ölü bir bunak var!"

Benim tepkimin aksine Hyunjin yavaşça arkasını dönüp yanıma gelmiş ve kanepede uzanan, ağzında oksijen aletinin bağlı olduğu adama bakmıştı.

"Babam o." demişti, sanki herkesin babası salonunun ortasında o şekilde yatıyordu amına koyayım nasıl bir cevaptı bu?

"Üzgünüm dostum ama baban ölmüş sanırım."

Omuz silkti ve ağzından 'cık' sesi çıkartıp adamın yanına adımladı. Rahatsızca ben de onu takip ettim. Aslında oraya giresim yoktu, paramı alıp gidecektim ama siktiğimin merakı beni yiyip bitirmeye başlamıştı bile. Ve bilirsiniz

Merak kediyi öldürür

"Ölü değil o böyle."

"Bak," diye adamın yanında duran kalp atışlarını gösteren ekranı işaret etti "Kalbi atıyor. Sadece böyle işte."

Stolen Cookies | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin