Bölüm 16: siz jeongin'i tanımıyorsunuz ki.* *
"Kurabiye mi çalıyordun gerçekten?"
Minho elindeki pizza dilimini ağzına götürmeden önce sormuştu. Eski binadan hızla ayrılıp o ürkünç mahalleyi de anında terk etmiştik. Sonrasında çokça acıktığımızı fark edip pizza almıştık ve şimdi Chan'ın kamyonetinin arkasında oturmuş pizza yiyorduk.
Gözlerimi devirip ağzımdaki pipeti çıkarttım.
"Onca şey arasından buna mı şaşırdın cidden?"
"Dünyada ne boklar dönüyor... Kurabiyelerde uyuşturucu olması da pek şok edici değil." ağzında lokma olduğu için sesi boğuk gelmişti
"Aynen, ama Jeongin'in üç sene boyunca aynı yerden, yakalanmadan kurabiye çalması takdire şayan doğrusu." Chan yüzüne takındığı piç gülüşüyle söylemişti bunları. Oflayıp pipeti ağzıma geri aldım ve kolamı içmeye devam ettim. Hyunjin'i kurtardığımızdan beri rahatlamışlardı ve benimle uğraşıp duruyordu ikisi de.
"Neden Jeongin'e kötü davranıyorsunuz?"
Hyunjin'in sorusuyla beraber ona biraz daha yaklaştım ve dudaklarımı büzdüm, "Jinnie, koru beni."
Minho yüzünü buruşturup bize baktı, "Asıl sen nasıl Jeongin'e iyi davranabiliyorsun?"
Hyunjin yüzünü bana çevirip bir süre gözlerime baktı. Ardından Chan ve Minho'ya dönüp omuzlarını silkti, "Siz Jeongin'i tanımıyorsunuz ki."
Başta ben olmak üzere hepimiz şaşırmıştık. Minho ve Chan gözlerini devirmiş ve Hyunjin'i ciddiye almamışlardı pek fakat ben gerçekten şaşırmıştım bu dediğine. Pekala onlar beni tanımıyordu ama Hyunjin nereden tanıyordu beni? Ben daha kendimi tanımazken o nereden biliyordu ki beni? Kaşlarımı kaldırıp ona baktığım sırada o da benim gözlerime bakmış ve yandan bir gülümseme sunmuştu bana.
"Her neyse. Hyunjin sen iyisin öyle değil mi? Yani pek düşünceli gibisin. Sana bir şey yapmadılar eminsin değil mi?"
Minho, bakışmamızı sözleriyle bir anda kesince ikimiz de ona döndük. Dördümüz bir araya gelince Hyunjin'i soru yağmuruna tutmuştuk ve o da iyi olduğunu söylemişti fakat yine de emin olamıyorduk işte.
"Hyung, beşinci kere soruyorsun..."
Hyunjin'in bıkkın sesine karşılık Minho bacağını uzatıp ayağıyla Hyunjin'i dürtükledi, "İyilik de yaramıyor ya. Sormuyorum!"
Hyunjin kıkırdamış ve siyah perçemleri önüne düşmüştü. Mutlu gözüküyordu. Bu görüntüyü ölesiye özlemiştim ve ne kadar baksam da doyacak gibi değildim.
"İyiyim Hyung bana hiçbir zarar vermediler. Korktum yalnızca dediğim gibi. Sormandan rahatsız olmadım sadece alışkın değilim sanırım."
Hyunjin cümlesini bitirdiği an omzuma gelen darbeyle dengemi kaybettim ve az kalsın oturduğum kamyonetin kasasından aşağı düşüyordum.
"Yine ne yaptım ya!?"
"O kadar ilgisizsin ki çocuğa bir soru soruyoruz şaşıp kalıyor."
Eh, artık Hyunjin'e ne olsa benden bulunacaktı, sanırım kaçışım yoktu.
Minho beni dürttüğü bacağını geri kendine çekerken sessizce küfür etmiş ve bileğini tutmuştu. Chan endişeyle ona bakarken sordu
"Ne oldu?"
Minho bileğini ovalarken yüzünü buruşturdu. Anlamamıştım, sadece omzuma vurmuştu işte ne kadar canı yanabilirdi ki? Benden az yandığı kesindi yani!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stolen Cookies | Hyunin
FanfictionBulundukları şehirden sıkılan Hyunjin ve Jeongin, Jeongin'in çaldığı kurabiyeleri satarak kazandığı paraya ve Hyunjin'in babasından kalan külüstür motoruna güvenip hayatlarından kaçmaya çalışırlar. Bu sırada dostlarını kaybeden Jisung ve Felix ikili...