iki

5.3K 298 82
                                    

*Günümüz*

Harry

Kırılan bardağın sesiyle uykumun içinde sıyrıldım. Gözlerimi birkaç sefer arka arkaya kırpıştırıp en son açık gözlerimi bir noktaya sabitleyip ona kadar saydım, tekrar uykuya dalmamak için.

Yatakta sırt üstü uzanıp homurdandım ve tavanı izlemeye başladım. Bugün yataktan çıkmak istemediğim günlerden bir başkasıydı. Burada öylece uzanmak ve hiçbir şey yapmadan ölmeyi beklemek istiyordum.

Yatak odamın kapısı savrularak kapandığında doğrulup yatağın içinde oturdum, “Tamam tamam, kalktım.” Ardından cam kırıklarına basmamaya özen göstererek yataktan kalktım, büyük parçaları elimle toplayıp ardından yatağın başucunda duran elektrikli süpürgeyi çalıştırdım ve kırıkları makineye çekip alışkanlıkla etrafı kolaçan ettim. Ardından odamın az önce kapanmış kapısını açıp koridora çıktım, çıplak ayaklarla mutfağa yürürken bir yandan da etrafa bakınıyordum. Dışarıda hava hala aydınlıktı, mutfağa girdiğimde duvardaki saate göz atıp aşağı inmek için hala kırk beş dakikam olduğunu gördüm. “Beni erken uyandırdığın için teşekkürler, götdeliği.”

Yatak odamın kapısı bir kez daha çarptığında burnumdan güldüm, “Bugün huysuz günündesin. Gerçi, yıllardır öylesin.”

Kahve için koyduğum suyun kaynadığını gösteren tık sesini duyunca bir fincan çıkartmak üzere mutfak dolabını açtım, “Ah, bardaklarımız bitmek üzere. Yenilerini almam lazım, o yüzden mi erken uyandırdın beni?”

Karşılık olarak başka bir mutfak dolabının kapağı savrularak açıldı, dolabın içine doğru göz atıp gözlerimi devirdim, “Mısır gevreği mi? Kahvaltı mı edeyim istiyorsun? Ama biliyorsun ki böyle bir şey olmayacak.”

Bu sefer tezgahta duran bir su bardağı yere düşüp parçalarına ayrıldı. “Yapma ama Louis, bugün çok hırçınsın.” Başka hiçbir şey söylemeden eğilip büyük cam parçalarını topladım ve ardından yatak odama gidip elektrikli süpürgeyle mutfağa döndüm, cam kırıklarını temizledikten sonra elimde kahvemle mutfak masasının arkasındaki sandalyelerden birine oturdum. Hiçbir şey düşünmemeye özen göstererek ağır bir şekilde kahvemi içtim, bu sırada sessizlikle etrafı izlemeyi sürdürüyordum. Baktığım her köşeyi merakla iki kez süzüyordum, acaba şu an nerede dikiliyordu? “Lou?” diye seslendim boş mutfağa. “Tam şu an neredesin?” ardından bir şeylerin kırılmasını filan bekleyerek sessizliği dinledim ama böyle sorularıma hiçbir zaman yanıt vermiyordu.

Artık varlığını garipsemediğim düğüm gelip boğazıma oturduğunda gözlerimi arka arkaya kırpıştırıp kahvemden kalanları içmeyi sürdürdüm. Kahvem bittiğinde kupayı lavabonun içine bıraktım, yatak odama dönüp üzerime günlük kıyafetler geçirdim, uzun saçlarımı bir at kuyruğuyla toplayıp en son botlarımı da ayağıma giydikten sonra daireye bakındım. “Hadi gidelim o zaman,” diye mırıldandım boş daireye ve koridorda yürüyüp evden çıktım.

En alt kattaki bara indiğimde kapıyı itip açtım, içerde sadece barın sahibi George oturuyordu. Beni görünce bir an için bileğindeki saate baktı, “Erkencisin, Styles.”

Bir şey söylemektense omuz silktim ve yürüyüp barın arkasına geçtim. Bu sabahtan kalmış bulaşıkları yıkadıktan ve el alışkanlığıyla içki stoklarını kontrol edip her şeyi düzene soktuktan sonra barın arkasından çıktım. Sandalyeleri kaldırıp masaların üzerlerine ters kapattıktan sonra etrafı silip süpürdüm, ne yaparsam yapayım ahşaba işlemiş bira kokusunu çıkartamıyordum ama bira kokusuyla derdim yoktu –viski olmadığı sürece hiçbir içkinin kokusuyla derdim yoktu.

Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin