Alice
Harry Styles.
Harry Siktiğim Styles.
Gerçekten mi?
Barın sahibi aceleci adımlarla mekanı terk ettiğinde bir an için arkasından baktım ama ardından bakışlarımı elindeki paspasa dayanmış endişeli gözlerle tepkilerimi izleyen adama çevirdim.
Harry'e. Harry Styles'a.
Yıllar öncesinden kalma anılarım puslu bir biçimde hafızamın derinliklerinden tırmandığında tam sevmeye başladığım sırada dağılmış olan grubu düşündüm. Grup üyelerinden birinin intiharı üzerine dağılmışlardı, adı şey olanın...
"Louis?"
Kaşlarımı kaldırıp Harry'ye baktım ve isim dudaklarımdan döküldüğünde sert ifadesi acıyla çarpıldı. "Az önce bana Louis diye seslendin... Tanrım!"
Ne yapacağımı bilmeyerek etrafa bakındığım sırada tezgahın üzerinde anahtarımı gördüm ve kaşlarımı çattım, uzanıp anahtarları elime aldım, "Bunlar nerden çıktı?"
Sorumu sorduktan sonra kaşlarımı kaldırıp tekrar Harry'ye döndüm, elimdeki anahtarlara çatılmış kaşlarla bakıyordu, "Onları ben bulmadım," dediğinde ona boş boş baktım, "Ben de bulmadım?"
Harry'nin ifadesi toparlarken üzerindeki şaşkınlığı attı, "Ah, pardon, ben bulmuştum, George gelince..." başını iki yana salladı, "Aklımdan çıkmış olmalı."
Kendimi uyanık bir biçimde bir rüyanın içine sıkışmışım gibi hissediyordum, her şey çok saçmaydı sanki. Dikkatimi anahtarımdan çekince tekrar az önceki konuşma aklıma geldi, "Yani sen... Harry Styles mısın? Şu One Direction'ın kayıp üyesi misin?"
Harry bir an ne diyeceğini bilemeyerek bana baktı, elindeki paspası parmaklarının arasında çevirip kafasını önüne eğdikten sonra mırıldandığını duydum, "Evet, o. Memnun oldum."
"Vay canına. İlk okuldayken aşık olduğum adamla seviştiğime inanamıyorum."
Cümle ağzımdan kaçar kaçmaz kendi kendimi tokatlamak istedim, ne diyordum ben böyle? "Bundan bahsetmeyebilir miyiz? Lütfen?" Harry yeşil gözlerini üzerime diktiğinde onu inceledim, şimdi artık kim olduğunu bildiğim için bunu daha önce nasıl fark etmediğimi merak ediyordum, aşırı yeşil gözleri ve dolgun, şekilli dudakları onlara baktıkça geçmişte baktığım posterleri su yüzüne geri getiriyordu. Evet, değişmişti, kirli sakalı, yorgun gözleri ve çökmüş göz altlarıyla, ağzımın suları akarak güzelliğini takdir ettiğim zamanlardan çok farklıydı. Gene de... nasıl görmemiştim bunu?
Asla öyle delice hayranları olmamıştım çünkü müzik tarzım çok küçüklüğümden bu yana hep rock ağırlıklıydı ve One Direction'ı ancak en son albümleri FOUR'un çıkmasıyla dinlemeye değer bulmuştum ama albümün çıkmasından belki bir belki iki ay sonra Louis intihar etmiş ve Harry ortadan yok olduğu için grup dağılmıştı. Onlar dağıldıklarında ben sanırım on üç yaşındaydım ya da belki on ikinin sonlarındaydım, emin değildim. Louis'nin ölümü uzunca bir süre medyayı meşgul etmişti ve Harry'nin ortadan kaybolması daha uzun bir süre boyunca bunu yapmıştı ama sonra unutulmuşlardı. En azından, ben onları unutmuştum, kendi hayatımla ilgili daha ciddi meselelerim vardı sonuçta.
Vay canına.
Benden bir cevap bekleyerek bana bakmakta olduğunu fark ettiğimde şaşkınlığımdan silkinip bakışlarına karşılık verdim, "Eee... Yani, deneyebilirim ama bunu çok normal bir şeymiş gibi karşılamamı bekleme. İnsanlar senin öldüğünü düşünüyorlardı... oysa karşımdasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanfictionSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.