Elindeki hasta dosyasını son kez gözden geçirdi, yeni notlarını eskilerin altına ekledikten sonra hasta için yeni ilaç planı çıkartıp hemşirelere bununla ilgili bir bilgilendirme iletti. Uzun bir gün olmuştu. Evine, karısına, ikizlerine ve her zaman onu görmeye hevesli olan köpeği Roxy'ye dönmek için sabırsızlanıyordu ama mesaisinin bitmesine henüz vardı.
Bu sabah uyandığında bugün yaşadıklarından herhangi birini yaşayacağını düşünmemişti. Üç ay önce buraya yatırıldığından beri tek kelime konuşmamış, tek bir tepki vermemiş olan kız en sonunda uyanmıştı. Bu, günün büyük kısmında zihninin büyük kısmını meşgul etmişti.
Masasının üzerini kaplayan dosyaları karıştırıp onunkini çıkarttı. Mesleği kolay değildi. Yaptığı işte birçok nahoş olayla karşılaşmıştı ama onun dosyası on beş yıllık kariyerinin en tüyler ürpertici olayını barındırıyordu.
Dosyanın ilk sayfası hastanın genel bilgilerini içeriyordu.
Adı: Abigail Calder
Doğum Tarihi: 24.12.2003
Bilgilerde hızla gözlerini gezdirdi. İlk sayfadan sonra dosya detaylanıyordu. Geçen üç ayda bu dosyayı belki de on kez baştan sona okumuştu ama yine de sayfaların ve fotoğrafların barındırdığı dehşete kendini hazır hissetmiyordu.
Dosyayı kapatıp gözlüklerini çıkardı, burun kemerini işaret ve başparmağı arasında ezdi, hafiften zonklamaya başlamış şakaklarını ovaladı. Onun bu tesisin kapısından içeri girişini o kadar net hatırlıyordu ki bundan nefret ediyordu.
Alçıdaki kırık ayak bileği, bacaklarını ve kollarını kaplayan çeşitli yaralar, bazı yaraların üzerindeki dikişler... Ağzının kenarlarındaki bereler, gözünün altındaki morluk...
Ama hiçbiri, iki bileğindeki bandajların altında yatanlar kadar kötü değildi. Kız önce sol bileğini kesmişti; iki santim derinliğinde, on santim uzunluğunda bir açıklık; öyle büyük bir kesik ki sol elinde kalıcı hasar bırakacağı neredeyse şüphe götürmezdi.
Sağ bileği bir şekilde daha kötüydü. Kan kaybeden sol elini kullanmış, düzgün tek bir kesik atamadığı için bilekte dört farklı derinlik ve uzunlukta kesik açmıştı. Ölmek için elinden geleni yapmıştı.
Ve yine de ölmemişti.
Bunun iyi mi, kötü mü olduğunu bazen merak ediyordu. Her canlının yaşama hakkı olduğunu savunan biriydi ama onun yaşadıklarını yaşamış biri hayatını bitirmeye karar verdiyse bazen onu kurtarmanın yarardan çok zarar getirdiğini düşünüyordu. Tabii ki bu fikrini asla dile getirmeyecekti ama göğsünün derinlerinde, Abigail'i kurtararak ona iyilik yapmadıklarını biliyordu.
Kız, hastanede geçirdiği bir haftanın ardından buraya gelmişti. İlk iki günü komada geçirmişti. Doktorlar kurtulmayacağına kesin gözüyle bakmıştı.
Oysa kurtulmuştu.
Dosyanın içerdiği vahşetin zihninde parlaması için fotoğraflara bakmak zorunda hissetmiyordu. Tecavüzün açık izlerini barındıran darp fotoğraflarını sadece bir kez görmek ona yetmişti. Kalan dokuz sefer sadece imajları pekiştirmiş, detayları belirginleştirmişti.
Ve tabii bir de olay mahalli vardı.
Yatağında ölü yatan genç adamla onun yanındaki kadının fotoğrafları da gözlerinin önündeydi: Chase Habersberger (21) ve Eleanor Calder (37). Genç adam boğazı kesildikten kısa süre sonra ölmüştü ancak Abigail'in annesi, Eleanor Calder ağır yaralıyken hastaneye kaldırılmış ve Abigail gibi o da kurtarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanfictionSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.