Harry
Bizim onunla ilişkimiz hiçbir zaman cinsiyet sınırları içinde kalmamıştı, o yüzdendi belki de Louis'nin kendisine yakıştırılan "gay" sıfatına olan sonsuz tepkisini ve onu anlıyordum. O gay ya da biseksüel değildi, hiçbir zaman olmamıştı ve ben de bu konuda aynı onun gibiydim, ondan önce ya da ondan sonra bir erkekle aramda hiçbir şey geçmemişti. Geçmeyecekti de, çünkü az önce de dediğim gibi benim Louis'ye duyduğum sevginin onun erkek olmasıyla hiçbir alakası yoktu. O ruhla, Louis bir ders çalışma masası da olabilirdi ve ben ona da aşık olurdum.
Her şey bu kadar basitti aslında. Biz sadece birbirine aşık olmuş iki ruhtuk, bizim olayımız en başından beri buydu. Kalıplara sığmamıştık ve sığmayacaktık, bunun her zaman için problem çıkartacağını da biliyorduk üstelik çünkü insanlar bunu anlamayacaktı. İnsanlar sıfatları seviyordu, insanlar sınıflandıramadıkları şeylerden çekiniyordu. İyi kötü birilerini bir yerlere yerleştirmek zorundaydılar, bir yere ait olmayan bizim gibiler onları huzursuz ediyordu. Oysa biz sevginin gerçek manada en masumunu yaşamıştık, onunla ben. Ve ilişkimiz insanlar tarafından asla anlaşılamadan sona ermek zorunda kalmıştı.
Sonsuza kadar.
Bizi dinleselerdi, bütün önyargılarını bir kenara bırakıp aslında ne olduğumuzu görselerdi bütün bunlar yaşanmazdı. Kendimi suçladığım kadar onları da suçluyordum ben; bizi önce birbirimize iten ardından birbirimizden kopmamıza sebep olan insanları... görmek istedikleri şey hayranı oldukları "boyband"in iki elemanının ateşli aşk ilişkisiydi, bizdeyse ateş yoktu, sonsuz bir sevgi vardı sadece. Onunla her şeyden önce arkadaş olmuştuk biz. İki yakın arkadaş olmuştuk sonra. İnsanların sevdiği şekliyle ilişkimizi safhalandırmak gerekirse ev arkadaşları olmuştuk ardından ve beraber vakit geçirdikçe birbirimizi daha çok ve daha çok sevmiştik. Ruhumun kayıp parçası gibiydi o benim, ben ne 'değilsem' 'o'ydu. Bunları kelimelere yeterince dökebileceğimi hiç sanmıyorum, o zamanlar da yapamamıştım, şimdi de yapamıyorum. Sadece şimdi, aradan geçen yılların üstüne, bizim pis bir şeymiş gibi düşünüp yaşamayı kestiğimiz şeyin aslında ne kadar masumane olduğunun ayırdına iyice varıyorum.
Bizle ilgili sapkın, pis, çirkin hiçbir şey yoktu, o zamanlar düşünmeye itildiğimizin aksine. Ve şu an barda oturmuş birbirine sevgiyle bakan iki adamı izlerken kalbim içimde sızlıyordu, çünkü onlar yüzünden merak ediyordum. Bundan bir saat önce içeri el ele girmiş, gelip bara oturmuşlardı ve iki bira söyleyip dünyanın geri kalanını umursamadan sohbete dalmışlardı. Birbirlerine bakarken gözlerinin içi parlıyordu ve ben onlara kıskançlıkla bakmaktan geri duramıyordum. Dünyanın en doğal duygusunu gizlenmeden yaşadıkları için onlara imreniyordum.
O sırada bir bardak düşüp ayaklarımın dibinde parçalara ayrıldı ve ben kafamı eğip önce bardak parçalarına ardından bardağın düştüğü yere baktım ve suratında sonsuz bir şok ifadesiyle ayağımın dibindeki parçalanmış bardağa bakan kızın aşina yüzünü gördüğümde kalbim içimde sıkıştı. Kız ellerini iki yanında teslim oluyormuşçasına kaldırıp "Ben yapmadım," dedi, "Yemin ederim ben yapmadım." Günlerden sonra sesini duymak bile midemin içimde ters dönmesine sebep olmuştu, günlerdir gözlerim onu arıyordu ve her gün biraz daha endişeleniyordum. O gece yanından çekip gittiğimden beri bir suçluluk beni içten içe kemiriyordu.
"Sorun değil," diyerek lavabonun altındaki el süpürgesine uzandım. "Bu sıralar etrafımdaki her şey sürekli kırılıyor zaten," diye mırıldandığını duyduğumda o kadar hızlı doğruldum ki kafamı lavabonun mermerine çarptım. Gözümün önünde yıldızlar çakarken dengemi kaybedip sendeledim, elimle kafamın çarptığım yerini tutup başımın dönmesine aldırmadan doğruldum, "Ne dedin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanfictionSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.