Kırk Yedi

1K 74 57
                                    

Alice

"Tecavüze uğramakta olduğumu fark ettiğim bir an var. Benim gibi buna uykunuzun içinde yakalandıysanız, o an biraz daha uzun sürüyor. Önce bedemi bastıran bir ağırlık duyumsuyorum. Karabasan gibi kıpırtısız kılan, paniklememe sebep olan, habis bir ağırlık. Ardından zihnim uykunun sisinden o kadar ani sıyrılıyor ki bir an için nerede olduğumu bırakın, kim olduğumu bile çıkaramıyorum. İlk uyanan duyum işitme oluyor; hırıltılarını duyuyorum ve korkuyorum. Çığlık atmak için ağzımı açıyorum ancak bir el ağzımın üstüne kapanıyor. O an, hissetme duyumu geri alıyorum ama almamış olmayı diliyorum, bacaklarımın arasında bir yanma var, tarifi imkansız bir acı. Panikle kendi ağzımın içine kusuyorum ve tat alma duyum da böylece geri geliyor, akşam yemeğinde yediğim kuşkonmazın tadını alıyorum. O zamandan sonra bir daha asla kuşkonmaz yemedim."

Sesim o kadar tek düze çıkıyordu ki kendime inanamıyordum. Bunları anlattığıma da inanamıyordum ama terapi grubunda kırmızı bileklikliler bile konuşmak zorundaydı ve ben, insanlara anlatacak başka hiçbir şey bulamamıştım.

"Ağlamaya başlıyorum, çırpınmam hoşuna gidiyor ama hep böyle olur zaten; tecavüzcüler çaresizliğinizi hissetmeyi severler, bu onları sertleştirir, tahrik eder."

Odadaki insanların bu açık saçık konuşmamdan ötürü huzursuzca kıpırdandıklarını görsem de aldırmadım. Benim bunları yaşarken hissettiklerimin binde birini bile karşılamıyordu bu huzursuzluk; o yüzden umurumda değildi. İlk kez bu kadar açık bir şekilde başıma gelenleri anlatabiliyor olmak bir noktada özgürleştiriciydi.

"Kendimi hiçbir zaman bir yere ait hissetmedim. Ama ilk kez tecavüze uğradığım o gece, belki de ölüme ait olabileceğimi düşündüm. Dünya üzerinde barınması çok zor bir yer. Yaşadıklarımı yaşadıktan sonra bana bunları yaşatan insanla aynı yerde barınmaya devam ettiğimi biliyor muydunuz? Çünkü annem bana asla inanmadı."

Doktor Farnsworth'ün kalemi ben konuşurken uçarcasına hareket ediyordu. Gözlerini gözlerimden asla ayırmıyordu ama çoktan birkaç sayfa doldurmuştu bile. Hakkımda neler yazdığını merak ettiğim kısa bir anın ardından etrafa baktım. "Bu kadar."

"Bunları bizimle paylaştığın için teşekkürler Grace. İlk seansında bu kadar açık olman ilerleme katederken problem yaşamayacağımızı gösteriyor. Hadi şimdi cesareti için Grace'i alkışlayalım."

Odadan yükselen alkış sesleri karşısında eğilip reverans yapmamak için kendimi zorladım. Durumda bir ironi görüyordum, "Tecavüze uğradın ve bunu bize anlattın, alkış."

Saçma.

Yerime geri oturdum. Benden sonra sıra Eleanor'daydı. Ona baktığımda beni izlediğini gördüm. Sıranın kendisine geldiğini bilerek ayağa kalktı, hala benim gözlerimin içine bakıyordu. "Yaşamak için fazla ölüyüm ama ölmek için fazla canlı."

Başka hiçbir şey söylemeden sandalyesine geri oturdu. Doktor Farnsworth'ün Eleanor'un kelimelerine istinaden bir şeyler söylemesini bekledim ama ağzını bile açmadı. Odada birkaç saniyelik sessizlik hakim oldu, ardından saatine bakıp konuştu. "Bugün için toplu terapi seansımız son buldu. Saat bire kadar zamanınızı dilediğiniz gibi geçirebilirsiniz ancak odalarınıza dönmenin yasak olduğunu unutmayın. Birden sonra dilerseniz yaratıcı seanslarımıza katılabilir ya da terapistlerimizden biriyle görüşmek için randevu alabilirsiniz. Ziyaretçi saatlerimiz üç ve beş arasında olacak. Bugünki paylaşımlarınız için hepinize teşekkür ederim."

İnsanlar yavaş yavaş odadan ayrılmaya başladılar. Geride kalıp Eleanor'un peşine takılmak istiyordum ama yine başka bir dünyaya geçmişti ve insanların gittiğinin bile farkında değilmiş gibi duruyordu. Onun arkasından çıkmanın şüpheli kaçacağını düşündüm, o yüzden kalkıp çıkışa yürüdüm. Doktor Farnsworht kapıda bekliyordu. Yanından geçerken, "Bayan Williams, bir saniye konuşabilir miyiz?" diye sordu ve durup ona baktım. "Az önce paylaştıklarınız," dedi, "Gerçek miydi?"

Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin