Harry
Koltukta küçülttüğü bedenine, çenesinin altında kıvırdığı ellerine ve suratındaki tatlı gülümsemeye bakarken kalbim hiç olmadığı kadar güçlü atıyordu çünkü... Çünkü o buradaydı ve ben buradaydım ve ikimiz de bir yere gitmiyorduk ve bu... LANET OLSUN BU ÇOK YANLIŞ HİSSETTİRİYORDU!
Kaçma dürtüsü gövdemin ortasında, midemin tam orada zonklarken sakin nefesler almaya devam ettim. Gözleri yavaş yavaş kapanırken onu izlemeyi sürdürdüm ve en sonunda uykuya daldığında midemdeki sızıyla yanından kalkıp yerde duran kotumun içinde boxer'ımı çıkartıp elime aldım ve banyoya yürüdüm. Önce kısaca kendimi temizleyip prezervatiften kurtuldum, ardından boxer'ımı üzerime geçirip klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum ve dirseklerimi dizlerime dayayıp suratımı avuçlarımın arasına aldım, "Louis?"
Yıllardır Louis'yle iletişimimiz garip bir format almıştı. Sorularımın çoğuna zaten cevap vermiyordu ama eğer kızgınsa ya da sorunun cevabı evetse bir şeyler kırıyor ya da deviriyordu. Suskunluğunun kötü bir şey olmadığını biliyordum, en azından geçtiğimiz yedi yılda iletişimimiz hep böyle yürümüştü.
"Bana kızgın mısın?" bir şeylerin kırılmasını bekleyerek gergince nefesimi tuttum. Ama banyo az önceki kadar sessizdi. Kaşlarımı kaldırıp etrafa bakındım, "Benden nefret ediyor musun, Louis? içerde bir kız var diye..?" böyle sorulara zaten cevap vermiyordu. O yüzden bana cevap vermesini sağlayacak bir soru düşünerek durakladım, "O halde... Bana kızgın değilsin?"
Diş fırçamın durduğu bardak lavabonun yanından lavabonun içine devrildiğinde zafer kazanmışım gibi gülümsedim. "Onunla kalmamda sorun yok mu yani?"
Bu sefer lavabonun üzerinde asılı aynalı dolap savrulup açıldı ve içindeki tıraş losyonum diş fırçamın yanına, lavabonun içine düştü. Sırıttım, "Bunu sevdim," diye mırıldanarak lavabonun içindekilere baktım. "Son bir soru soracağım," muzip muzip gülümsedim, "beni seviyor musun?" Saçmalıyordum, bir cevap vermeyecekti, vermeyeceğini biliyordum. Sadece kendimi tutamamıştım işte, tanrıya dua etmekle Louis'ye soru sormak arasında benim için çok bir fark yoktu, somut olmayan sorularıma yüzde doksan dokuz cevap alamıyordum ama cevap alma ihtimalime de karşı koyamıyordum.
Bir anda kulaklarımın gerisinde, tiz ve batan bir ses duydum, kalp atışlarım aniden hızlanırken kafamın içine saplanan ani sancının ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Ama Louis'nin kahkahasını duyduğuma yemin edebilirdim, o tiz ve batan sesin arkasına gizlenmiş kahkahası parazitli ve bozuk bir radyo frekansından gelmiş gibiydi, duyduğumu biliyordum ama duyduğumdan emin değildim.
Ani baş ağrıma rağmen kafamı iki yana sallayıp gülümsedim, "Evet, beni sevdiğini biliyordum."
Ardından, banyoya girerkenkinden on kat daha iyi bir ruh haliyle banyodan çıktım, önce odama uğrayıp üzerime giymek için uzun kollu bir bluz buldum ve onu gövdeme geçirdikten sonra tekrar salona yürüyüp koltuğa geri oturdum. Ben otururken Alice gözlerini araladı, "Kendi kendine konuşmanı anlıyorum da kendi kendine gülmen biraz garip." ağzının içinde mırıl mırıl konuşurken ona gülümsedim, "Ben biraz garibim, Alice."
Gözleri tekrar kapanırken mırıldandı, "Onun farkındayım ben..."
Koltukta kaykılıp kafamı koltuğun arkalığına yasladım. Dışarıda gün doğmak üzereydi, perdeleri kapalı pencerelerin kenarlarından ılık bir aydınlık süzülmeye başlamıştı içeri. Kafamı yan çevirip sanki dünyanın en rahat pozisyonunda uyuyormuşçasına huzurlu bir ifadeyle koltukta, benden biraz ötede büzülmüş kıza baktım, göğsü yavaş ve derin nefeslerle inip kalkarken bir anda burnunu kırıştırıp uykusunun içinde mırıldandı, "Pembe sürahi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
Hayran KurguSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.