Alice
Uyandığımda dışarıda gün aydınlıktı ve bu benim için ilginç bir değişiklikti. Hafifçe gerindim, karşı duvarda asılı saate bakıp öğleni geçmekte olduğunu görünce şaşkınlıkla nefesimi tuttum, uzun zamandır ilk kez saatlerce kesintisiz uyumuştum.
Sol elim bir şeye değdiğinde o tarafa döndüm ve hala orada uzanmakta olan adamın uykudaki suratını gördüm. Adı... Adı Hunter'dı sanırım ya da ben kendi kafamda ona böyle seslenmeyi tercih etmiştim, pek bir önemi yoktu. Yataktan sıyrıldım ve yere atılı kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Sessizce ayakkabılarımı da ayağıma giydikten sonra odadan çıktım, sokak kapısının yanında atılı çantamı görüp çantaya uzandım ve onu omzuma atıp evden dışarı süzüldüm.
Sokağa çıktığımda nerede olduğuma dair bir fikrim olmadığını fark ederek durakladım, Hunter'ın evine taksiyle gelmiştik. Bir süre boş boş yürüdüm, sokaklar şaşırtıcı olmayan bir biçimde insan kaynıyordu, dışarıda güneş vardı ve hava ılıktı. İyice kaybolduğumu düşününce taksiye bineceğimi düşünerek yürümeyi sürdürdüm ama sokak tabelalarını kendime rehber edinince bir buçuk saat sonunda evimin olduğu yere ulaştım. Eve çıkmadan önce market alışverişi yapmak istediğimi fark ettim, apartmanın önünden geçip markete doğru yürüdüm ve markete girdiğimde bir market arabası alarak reyonlar arasında gezinmeye başladım.
Dolandıkça almam gereken bir sürü şey buldum, konserve yiyeceklerden temizlik malzemelerine (onları kullanacağımdan değil ama) ve mutfak için araç gereçlere kadar. Bendeki kırıldığı için bir sürahiyi neredeyse ağzına kadar dolmuş market arabasına koyduğum sırada gözüm en alt raftaki renkli magnetlere takıldı ve düşünmeden onları da alıp aldığım diğer şeylerin üzerine özensizce fırlattım.
Kasada ödemeyi yaptıktan sonra asıl sorunumun küçük cüssemle bunca şeyi taşımak olduğunu fark edip kendi kendime lanetler okudum, her şeyi aynı anda ve tek seferde almak zorundaydım tabi ki.
Beş dakikalık yolu on beş dakikada yürüyerek apartmana ulaştım ve sonrasında asansöre şükrederek dördüncü kata çıktım. Koridora girdiğimde kendi dairemin önüne ulaşmam bile birkaç dakikamı aldı, ellerim kopmak üzereydi. Tam kapımın önüne geldiğimde karşı daireden gelen kırılma sesini ve ardından ince duvarlardan geçerek bana ulaşan kısık küfrü duydum. Kendi daireme girmek için acele ederken bir yandan da buralarda ne gibi bir problem olduğunu merak ediyordum, niye sürekli bir şeyler kırılıyordu?
Daireye girip kapımı kapattığım sırada aklıma dün gece geldi, duştan sonra, saatin geç olmasına aldırmadan bara inip sessizce Harry'nin dikkatini çekmeden hep oturduğum yere oturmuştum. Bir süre için Harry'nin önünde oturan iki adama (çift oldukları çok belliydi) özlem dolu gözlerle bakmasını izlemiştim, bundan birkaç gece önce benimle sevişmiş olmasa, onlara nasıl baktığını gördükten sonra cinsel tercihlerini bile sorgulayabilirdim, loş ortamda koyu görünen gözleri çifti rahatsız etmekten çekinerek izlerken suratından geçen onlarca ifadeyi yakalamak neredeyse imkansızdı. Ve ben aslında sessizce oturup birilerini gözüme kestirince onların yanına gitmeyi planlamıştım ama barın üzerinde, benden biraz ötede duran bir bardak öylece Harry'nin ayaklarının dibine düşerek bu planımı çöpe atmıştı.
Ne demişti o? "Buralarda çok olur öyle şeyler, takılma pek."
Harry'yi düşününce gene engelleyemediğim bir biçimde mideme bir sıcaklık yayıldı. Dün karşısında sakinliğimi korumayı başarabildiğime hala inanamıyordum, çünkü o benimle göz göze geldiği anda titremeye başlamıştım, bunu tam olarak tarif edemiyordum ama o size baktığında ışığa tutulmuş tavşan gibi hissediyordunuz, sanki kendine ait manyetik bir çekim alanı vardı ve o alana bir kez girseniz bile sonrasında hep etkisinde kalıyordunuz. O kadar ki benimle konuştuğunda heyecandan midem bulanmıştı. Onu özlediğimi kendime itiraf etmekten nefret etmiştim ama insanı esir eden yeşil gözleri, dikkatli bakınca altındaki dövmeleri belli eden ince kumaştan gri, uzun kollu bluzu ve ensesinde atkuyruğu yaptığı, bir kısmı tokadan kurtulmuş çikolata rengi bukleleriyle orada dikilip bana beceriksizce gülümsediğinde bedenim kontrol edemediğim şekilde kasılmış, gerilmiş, ürpermişti. Birkaç gece önce o şekilli dudaklarının dudaklarımda dolaşmış olduğuna inanamıyordum, o uzun parmaklı ellerinin tenimi okşamış olduğuna...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanfictionSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.