Harry
*7 yıl önce*
Kapımın çalındığını duyuyorum ve sesleri duymazdan gelip uykuma dönmek istiyorum, başım zonkluyor ve midem çalkalanıyor, uykuya ihtiyacım var.
Kapı çalmaya devam ediyor. Kapıdaki her kimse defolup gitmesini söylüyorum. Ama kapıdaki kişi beni dinlemiyor.
Kapı çalmayı sürdürdüğünde sinirle bedenimi olduğu yerden söküyorum, ayağa kalktığımda kucağımdaki rom şişesi yere yuvarlanıyor, birbirine karışan adımlarım beni zorlasa da kapıya ulaşmayı başarıyorum. Sinirle kapıyı açtığımda orda duruyor, “Harry,” diyor beni kolumdan koridora çekiştirirken, “Gitmek zorundayız.” Sarhoş zihnimin bulanıklığı arasından bile renginin soluk olduğunu görebiliyorum, her an kusabilirmiş gibi.
“Ne var Niall? Bırak beni, uyumaya ihtiyacım var,” diye homurdanıyorum koridordan odama dönmeye çalışırken. Saçma olduğunu bilsem de Niall’la konuşmak istemiyorum, onu kıskandığımı ayık halimle asla dile getiremem ama sarhoşken her şey kolay. Onu kıskanıyorum. Aşık olduğum adamla kurduğu zahmetsiz iletişimi kıskanıyorum.
“Harry,” diyor bu sefer, sesinin titrediğini net bir şekilde duyabiliyorum, “Harry, buradan gitmek zorundayız. Hadi, lütfen benimle gel.”
Gözlerimi bir kez sıkı sıkı yumup açıyorum, bu bir hayal filan mı? Hayır, değil, o halde neden her şey bu kadar saçma?
“Neden ama?” diye sızlanıyorum. Duygusal olarak yıllardır geçirdiğim en zor geceydi, böyle bir gecenin üzerine sadece içmek ve uyumak istiyorum, belki birazcık da ölmek, sevginiz ayaklar altında ezildiyse, gururunuz hiç edildiyse ve aynı anda hem aşık olduğunuz adamı hem de en yakın arkadaşınızı aynı insanın benliğinde yitirdiğinizi aynı saniyede fark ettiyseniz siz de birazcık ölmelisiniz. Bunun benimle alakası yok.
Niall beni çekiştirmeyi sürdürüyor, o sırada en az Niall kadar solgun görünen bir Zayn de koridorun başında beliriyor, suratı ıslak ve saçları dağınık, üzerinde pijamaları ve ayağında asker botları var, yanımıza ulaştığında Niall’la aralarında anlam veremediğim bir bakışma geçiyor.
“Neler oluyor?” diye soruyorum onlara. Bu sırada Zayn, Niall’ın çekiştirmediği kolumun altına girip kolunu belime doluyor ve ikisi birlikte beni asansöre yönlendiriyorlar. Biz asansöre vardığımızda asansörün kapıları kayarak yana açılıyor ve içerden bir yıkıntı halindeki Liam çıkıyor. Sözsüz bir anlaşmayla beni asansöre bindiriyorlar, birbirine dolanan kelimelerimi düzgün bir şekilde sarf etmek için özel çaba gösteriyorum, “Biriniz bana ne bok dönüğünü anlatacak mı?”
Sanki zorla odamdan çıkartıp asansöre bindirdikleri ben değilmişim gibi bana yokmuşum muamelesi yapıyorlar. Zayn boş gözlerle önüne bakıyor, Niall’ın ağladığından neredeyse eminim ama bir şeyler çok saçma, yerine oturmayan parçalar var.
“Louis nerde?” diye soruyorum asansör garaja indiğinde. Asansörün kapıları açılır açılmaz daimi korumalarım Preston’la Joshua önümde beliriyorlar. Onların da renkleri solmuş, Joshua kolumun altındaki Zayn’le yer değiştiriyor, Preston beni siyah camlı bir arabaya neredeyse karga tulumba soktuktan sonra araba çalışıyor ve ben ancak roket gibi fırlayan araba gece karanlığının içinde yarı boş sokaklardan seyrederken diğerlerinin benimle arabaya binmemiş olduğunu fark ediyorum.
Bunun onları son görüşüm olduğunu henüz bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanficSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.