otuz sekiz

3K 183 114
                                    


Louis

Bunların hiçbirini izlemek benim için kolay değildi, size dürüst olacağım. Ama yine de, "Şimdi ne olacak?" diye soran ürkek Alice'in gözlerinin içine bakıp burun çeken bir Harry görmek hayalet kalbimin sevinçle çarpmasına sebep oluyordu, hissediyordu. Harry hissediyordu, kaybetme korkusu hissediyordu, sevgi hissediyordu, endişe hissediyordu. Yıllar birbirini kovalarken onu sadece Gemma'ya verdiği söz hayatta tutmuştu, biliyordum. Hayatta olmaktan hiçbir zevk almıyordu, gözlerinde görebiliyordum. Cam bardakların kırılması sesiyle sıyrıldığı uykularından güne hala hayatta olduğu için nefret hissederek başlıyordu. Yemek yemiyordu, müzik dinlemiyordu. Ölüyordu, belki Gemma'ya verdiği sözü tutmuştu ama hala ölüyordu, bir kesikle değil belki, belki aşırı doz eroinin kalbini durdurmasıyla da değildi ama kendini öldürüyordu.

Yıllardır gördüğüm tek şey buydu.

Şimdiyse yaşıyordu. Korumak istediği biri vardı. Önemsediği.

Sevdiği biri vardı.

Hikayemizin, onunla benim mutlu sondan uzak masalımızın, sona yaklaştığını hissedebiliyordum. Bunun için geride kalmıştım, evet. Yarım kalmış şeyleri tamama erdirmek için ve bu işte berbat olduğumu söyleyebilirdim, Harry'ye yeniden bir şeyler hissettirecek birilerini bulmam yedi senemi almıştı, Eleanor'la olan meseleyiyse hala çözüme bağlayamamıştım.

Kendime itiraf etmekten nefret ediyordum ama... İçten içe bundan memnundum. İnsanlar ölünce ne olduğunu bilmemekten korkardı ve bunun da ondan çok bir farkı yoktu, buradaki işim bittiğinde bana ne olacağını bilmiyordum. Belli bir inancım yoktu, cennet ya da cehenneme inanmıyordum, bir Tanrı'nın var olduğundan bile emin değildim. Yeniden mi doğacaktım? Sonsuzluğa mı karışacaktım? Bilmiyordum ve korkuyordum.

Ama sonsuza kadar burada kalamayacağımın da farkındaydım. Üst üste binmiş düğümleri açmalı, yanlış anlaşılmaları düzeltmeli, hayattayken yapamadığımı yapıp bencilliğimin, korkularımın ötesine geçmeliydim. Hala yaşıyorken insanlardan korktuğum için sevdiğim adamdan uzak kalmıştım ve korkularım beni bugüne getirmişti. Sonrasında ne olacağını bilmiyordum ama korkunun beni ve sevdiğim insanları daha fazla tutsak etmesine izin verecek değildim.

Bir şeyler yapmalıydım. Yeterince uzun zaman bencilliğime yem olmuştu çoktan. Kendi sonsuzluğumun başkaları için işlemediğini daha fazla göz ardı edemezdim.

Düşünceler arasında savrulurken Harry'nin cevabıyla kendi saydam dünyama geri döndüm. "Onun geri gelmemesini sağlayacağız," dedi Harry, sesi hala çatallı çıkıyordu.

"Ama nasıl?" diye sordu Alice, kollarını Harry'nin boynundan çekti. Onun da gözleri Chase dedikleri şu insan müsveddesinin üstündeydi, "Bunu nasıl sağlayacağız? Anneme buraya geldiğini söyleyecek, yerimi söyleyecek..." Alice'in sesi sonlara doğru soldu ve en son yenik bir fısıltıyla konuştu, "Gitmek zorundayım."

Harry'nin yüzü kızın cümlesi üzerine katılaştı, onu tanıyorsam Alice'e gitmemesini bir kez daha söylemeyecekti. O insanlara yalvarmazdı, istediklerini bir kez söylerdi ve ardından karşısındaki insana asla ısrar etmezdi. Alice'e gitmesini istemediğini çoktan söylemişti, bunu tekrarlamayacağını biliyordum. Onu tanıdığımda on altı yaşındaydı, üstünden on iki sene geçmiş olması kişiliğinin yapı taşlarını sadece yontmuştu, değiştirmemişti.

Kaşlarının arasındaki derin çizgiye baktığımda garip bir fark ediş beni sarstı, Harry'nin yüzüne dikkatle baktım. Ben öldüğümde yirmi dört yaşındaydım ve o günden bu güne zaman benim için akmayı bırakmıştı.

Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin