Heyy! Sizi seviyorum, biliyo muydunuz :)
Harry
Yanımdaki kıza gözümün ucuyla baktım, sabunladığım bardakları durulama işini o üstlenmişti ama daha çok suyla oyun oynuyor gibiydi, birkaç kez bardaklar ellerinden kaçıp lavaboya yuvarlandılar, neyse ki hiçbiri kırılmamıştı.
"Eee..." kıza nasıl sesleneceğimi bilmediğim için durakladım, kız durumumu anlayınca güldü, "Alice. Ben Alice."
"Memnun oldum, Alice," dedim kısaca, ardından gözlerimi kısıp yanlarından hala deterjanlı sular süzülen bardağa baktım, "Bunu daha önce hiç yaptın mı sen acaba? Bulaşık yıkama işini yani?"
"Hayır," dedi Alice kafasını iki yana sallayarak. "Bu ilk seferim."
"Ah," dedim hafifçe sırıtarak. "Bir bakire. Ne güzel. Ama şaşırtıcı olmayan bir şekilde, beceremiyorsun."
Kalçamla onu yana doğru itekleyip lavabonun başına geçtim, bu sırada içeride neredeyse hiç kimse kalmamıştı, son içkileri de biten insanlar yavaş yavaş dağılıyordu. Alice'in elindeki bardağı ondan aldım ve hızlı hareketlerle parmaklarımı deterjanlı bardağın etrafında gezdirdim, akan su bardağı temizleyince bir başkasına geçtim ve sonra bir başkasına. Birkaç dakikada bütün bardakları durulamıştım.
"Sen yaparken çok kolay görünüyor."
Kıza gülümsedim, ellerimi pantolonumun arka cebine sıkıştırdığım havluya silerken onu süzüyordum. Çok küçüktü ama bir şekilde o kadar da küçük gözükmüyordu, yüz hatlarına kazınmış bir şey onu olduğundan büyük gösteriyordu. "Alice?" dediğimde bana baktı, "Hmm?"
"Artık gitmelisin," dedim ona, gülümseyişimi hala koruyordum. Kaba davranmak filan istediğimden değil ama biraz ortalık toplayıp eve çıkarsam yarın sabah daha geç saate kadar uyuyabilirdim -Louis izin verirse tabi.
Kız sanki ilk kez fark ediyormuş gibi boşalmış bara baktı, "Herkes gitmiş," diye mırıldandı şaşkınlıkla. Kafamı sallamaktan başka bir şey yapmadım, bunun üzerine Alice barın arkasından çıkıp çantasının durduğu tarafa yürüdü. "Benim sadece bir biram var, ne kadar?" diye sorduğunda dilimi dişlerimin arasına ittirip hava püskürttüm, "Pft, saçmalama, bulaşıkları yıkamama yardım ettin, ona sayarım ben onu."
Alice bunun üzerine beni ciddi olup olmadığımı görmek istercesine süzdü, ifademi sabit tutarak onu izlemeyi sürdürdüm. "Peki o halde," diyen kız eşyalarını aldı ve barın çıkışına yürüdü. Arkasından onu izliyordum, tam çıkmadan önce bana döndü, "İyi geceler, Harry."
Adımı nerden bildiğini merak ederken ona gülümsedim, karşılık verme gereği duymadım ve kız da bir karşılık beklemeden çıkıp gitti zaten. O gittikten sonra geniş salonda tek başıma kaldım ve sessizlik bir anda çok fazla geldi.
Kontrolü bedenime bıraktım ve barın arkasından çıktım, düşünmeden hareket ederek sandalyeleri topladım, düzenledim, orada burada kalmış bir iki içki şişesini daha attım, bir iki bardağı yarın yıkamak için barın arkasına bıraktım. Kafam bugün olanlarda geziniyordu.
"Hey, Lou," dedim en sonunda kendimi daha fazla tutamayıp. "Baksana, bugün o yaptığın neydi? Kızın bira şişesini sen kırdın, biliyorum..." Bir cevap gelmeyeceğini bilsem de duraksayıp sessizliği dinledim. "Garip kızdı," dedim bir an sonra büyük boy çöp poşetlerini çöp kovalarından çıkartırken. Siyah poşetleri elime alıp barın arka çıkışına geçtim, çöpleri konteynıra attıktan sonra içeri döndüm. "Gerçekten garip bir kızdı." Sonra kendi kendime omuz silktim, "Gerçi ne önemi var ki? Onu bir daha görmeyeceğim. Sadece, ilginçti yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanfictionSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.