Başlangıç notu: Bu bir "Larry hikayesi" değildir.
*7 yıl önce:*
“Daha fazla bu saçmalığı sürdürmemi bekleme benden!” Harry elindeki rom şişesini ileri geri savurarak konuşmuştu, “ARTIK YETER! Birbirimizi insanların içinde görmezden gelmemize katlanamıyorum!” Kendi otel odasına döndüğünden beri içiyordu, en sonunda dayanamayıp kendisini Louis’nin odasında bulmuştu ve şaşırtıcı bir şekilde, o da içiyordu.
Kuru bir kıkırtı Louis’nin dudaklarından döküldüğünde ve elindeki viski şişesini kafasına dikip yakan yudumları boğazından aşağı gönderdiğinde Harry onu izliyordu. “Gülecek misin? Bu kadar mı yani?”
Louis bir kez daha, sanki canı acırken yapabileceği tek şey gülmekmiş gibi kıkırdadı. “Ne yapmamı istersin? Şu an twitter’ı açıp milyonların bizden beklediği açıklamayı mı yapayım? Ha?” kelimeleri sert ve soğuktu. Harry kalbine saplanan kıymıkları hissederken Louis’ye üzgün bir biçimde baktı, “Louis,” ismini yalvarırcasına söylemişti. Louis kızarmış gözlerini ona çevirdiğinde boğazında düğümlenen kelimeleri, göğsünde düğümlenen hisleri yok saymak adına birkaç kez arka arkaya yutkundu. “Ne var, Harry?” Louis ismini tükürürcesine telaffuz ettiğinde gözlerinin battığını hissetti. Odanın ortasındaki yatağın önünde, yerde oturan, sırtını yatağa dayamış Louis’ye doğru bir iki adım attı, Louis’nin önüne ulaştığında dizlerinin üzerine çöktü. Uzun süre koşup nefessiz kalmış biri gibi yapmıştı bunu, peşinden koştuğu şeyi yakalayamayacağını kabullenmiş, çaresiz bir adam gibi kendisini dizlerinin üzerine bırakıvermişti öylece. Batan gözlerini yok saymaya çalışarak Louis’nin mavi gözlerine kendi yeşil gözlerini dikti, “Ne olur benden uzak olma. Louis, sen benim en yakın arkadaşımdın, bütün bunlardan önce-”
Louis burnundan hafif bir ‘hıh’ sesi çıkartıp kafasını hızla iki yana salladı ve Harry’nin lafını kesti, “Doğru söyledin. Arkadaşındım, geçmiş zaman.”
Harry Louis’nin az önce sarf ettiği kelimeleri ve o kelimelerin yarattığı acıyı görmezden geldi, gururundan geriye kalan üç beş kırıntıyı da az sonra harcayacağı gerçeğini de görmezden geldiği gibi; ve sanki Louis lafını kesmemiş gibi konuşmayı sürdürdü, “Üstelik sadece o kadar da değildik, Lou…” Canını yakan kelimeleri ortaya dökerken onun gözlerinin içine bakmayı sürdürüyordu. Bugün, onca seneden ve yaşanan onca şeyden sonra, ufacık bir şey uzun zamandır arkasında saklandığı maskeyi kırmasına yetmişti. Sahnede şarkı söylerlerken bir anda bir şekilde, Louis’nin yanındaki Niall’la yer değiştirmişti Harry. Louis, bir anlık boşluğuna gelip yumruğunu “çak” yapması için uzatmış, yanında Niall’ı değil de Harry’yi görünce de ifadesi sertleşerek elini geri çekmişti. Louis’nin bunu bilinçli olarak bile yapmadığını biliyordu, üzerine düşünseydi böyle bir tepki vermezdi, üzerine düşünse üzerlerine kilitli binlerce kameradan yüzlercesinin bu anı kaydettiğinin farkında olarak Harry’ye gülümserdi. Oysa bugün verdiği tepki o kadar içgüdüseldi ki Harry artık daha fazla katlanamayacağını hissetmişti. O en yakın arkadaşıydı. O…
“Geçmişte her neydiysek üzerinden çok geçti.” Louis şişeyi bir kez daha kafasına dikti, hareketleri sarsaktı ve kelimeleri pelteleşmeye başlamıştı, gene de sesi soğuktu. “Bu konuları konuşmayacağımız konusunda anlaşmamış mıydık?” diye sordu şişeyi dudaklarından çektikten sonra. Harry çocuğun nefesinde viskinin yoğun, burun yakan kokusunu alabiliyordu. “Bütün o saçmalıkları bir daha asla dillendirmeyecektik hani?” o kadar duygusuz konuşuyordu ki Harry gözyaşlarını daha ne kadar tutabileceğini düşündü, kız gibi ağlamak istemiyordu ama karşısında oturan adamın kelimeleri onu yaralıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanfictionSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.