Alice
Nefeslerinin ağırlaştığını duydum önce, ardından hafif horultusu odayı doldurdu. Yataktan çıkmam gerektiğini bilsem de bir süre daha yanında uzandım, birbirine dolanmış bacaklarımıza baktım, parmakları kenetli duran ellerimize, yavaşça inip kalkan göğsüne... Her detayını zihnime kazımak isteyerek onu izledim, dövmelerinden en çok hangisini sevdiğimi seçmeye çalıştım ama karar veremedim. Onunla ilgili sevmediğim bir şey var mı diye baktım ama cevap gün gibi ortadaydı.
En sonunda, saat sekize gelirken Harry uykusunun arasında bedenini benimkinden çözüp arkasını döndü ve ben de fırsattan istifade yataktan doğruldum. Dönerken açtığı örtüyü düzeltip çıplak omuz başına onu uykusundan uyandırmayacak bir öpücük bıraktım. Kiremit rengi yastık kılıfına dağılmış buklelerine baktım, ensesindekiler iyice kıvrılmıştı ve bu ona çocuksu bir masumiyet katıyordu. Ses çıkarmamak için elimden geleni yaparak yataktan sıyrıldım, altıma külotumu ve üstüme onun kazağını geçirdim, botlarımı da giydikten sonra olabildiğince sessiz bir şekilde onun dairesinden çıkıp kendi daireme girdim. Burada da zaman geçiriyorduk evet ama zamanımızın yüzde seksenini onun evinde geçirdiğimiz için şu an burada olmak biraz yabancı hissettiriyordu. Etrafa bakındım, buraya yerleştiğim ilk günleri düşündüm. O zamandan bu zamana aldığım yol takdire şayandı. Hızla banyoya yürüdüm, çabuk bir duş aldıktan sonra saçlarımı yalapşap kuruttum, altıma temiz bir kot giysem de üzerime Harry'nin çoktan giyilmiş kazağını geri geçirirken bir saniye tereddüt etmedim. Geçen hafta kışın artık resmen burada olduğunu kabul edip satın aldığım montum salondaki kanepede atılı duruyordu. Onu da giydikten sonra bir bere bakındım, sehpanın üzerinde Harry'nin berelerinden biri duruyordu. Gülümseyerek aldığım bereyi nemli saçlarımın üzerine geçirip çıkışa yürüdüm. Eleanor'un kaldığını öğrendiğim tedavi merkezi buraya yakın sayılmazdı, tam adresi yazdığım kağıdı cebime tıkıştırdıktan sonra yanıma yeterli nakit aldığımdan emin oldum ve sonra evden çıktım.
Sokağa çıktığımda kalp atışlarım hızlandı. Yapmakta olduğum şeyin beni korkuttuğunu inkar etmeyecektim ama ne olursa olsun geri dönmeyeceğimi biliyordum. "Hazır mıyız, Louis?"
Mırıltıma bir karşılık gelmedi ama bunda garip bir şey yoktu. Bugün yalnız başımaydım. Louis benimle olsun olmasın.
Gideceğim yer uzaktı ama benim şehrin sonsuzluğa açılıyor gibi görünen metrolarıyla ya da otobüsleriyle işim yoktu. Caddede sarı bir sel akıyormuş gibi görünmesine sebep olan onlarca taksiden birini durdurdum. Adresi verdiğimde şoför önce oraya gidecek param olup olmadığını görmek istercesine beni süzdü ama annemin "zengin küstahlığı" olarak adlandırdığı ifadeyi takındığım anda önüne dönüp arabayı sürmeye başladı. Zengin olduğumu bilmek hayatımın hiçbir evresinde bana biraz daha kaliteli şeylerden fazlasını getirmemişti, yine de malikanelerde, özel şoförler ve bakıcılarla büyürken bu küstahlığı edindiğim belliydi.
Yol neredeyse kırk dakika sürdü. Bir aylık kiramın yarısını şoföre ödedikten sonra taksiden indim. Rehabilitasyon merkezi standartların üstündeydi, beni içeri almaları için kesenin ağzını biraz daha açmam gerekecekti şüphesiz ama bu zamana kadar bir işime yaramayan paranın en sonunda kendini kullanışlı kılmasının zamanı gelmişti de geçiyordu zaten.
Güvenlik noktasına ulaştığımda doğal olarak durduruldum. Bu sabah uyanık geçirdiğim saatlerde bu noktadan sonra ne yapmam gerektiğini detaylıca düşünmüştüm. Birini ziyarete geldiğimi söylersem o kişiyle konuşacak ve yalan söylediğimi saniyesinde anlayacaklardı. Yapılacak en doğru şey kendim için burada olduğumu söylemek olurdu; uykusuz gecelerin göz altlarımda bıraktığı koyu halkalar, paspallığım ve düzensiz beslenmemin doğal neticesi olan zayıflığım burada bir rehabilitasyona ihtiyacım olabileceğini destekleyecek kadar gerçekçiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nowhere Near Wonderland - [Harry Styles]
FanfictionSuçluluk duygusunun ve depresyonun yapış yapış karanlığı içinde yolları kesiştiğinde bir hayalet "yaşamayı bekleyerek ölen" iki insanı bir araya getirecek.