sakinim... ben şuanda enver hocanın evinde, onun tam karşısında hipnozun etkisiyle uyuyyorum. bunlar gerçek değil ah, ama çok gerçekçi, hayır hayır gerçek değil bunların hepsi bir yansıma. ama burnuma gelen çam ağaçlarının kokusu sonra kuş sesleri yumuşacık meltemin tenimdeki dansı yosun kokusu bunlar çok gerçekci. allahım aklımı koru. parmaklarım neden acıyordu aklımı toparlamanın ve girdiğim şoktan kurtulmalıydım. sağ elimi sıkıca yumruk yapmıştım ama neden...
yavaşça elimi açtığımda gördüğüm ilk şey elimin gereğinden beyaz olmasıydı. o kadar fazla sıkmıştım ki avucumu parmaklarıma kan gitmediği için beyaz ve yer yer taze morluklar var olmuştu. yada morlukların asıl sebebi avucumda tuttuğum topuz şeklindeki saplı bir bilyeden kaynaklanmıştı. küçük gümüş bir zinciri vardı avucumdaki bir kolyeydi ama şu anda o şezlongta yatıyorken ve hipnozun etkisindeysem bu kolyede nereden çıkmıştı. uyanmak için bir şeyler yapmalıydım leonardo dicaprionun başlangıç filmi her ne kadar hollywood tarzı bir film olsada benim oldukça ilgimi çekmişti ve şu anda tıpkı o aktör gibi uykunun ve hipnozun esiri olmuştum. ahhh yada şu anda gerçekten delirmiş durumdayım onca soru sormam gerekirken neden bir filmi düşünüyordum ki. elimdeki kolyeyi boynuma geçirip bir kaç adım attım. nasıl ya nasıl bu kadar gerçekçi olabilir ki bu dünya. oysa ince bir sedirin üzerinde uzanmış olan ben şimdi etrafımdaki doğaya hayran hayran bakıyorum. güneş hımm evet onu unuttum. uzun zamandır hissetmediğim güneş tenimi nasılda yakıyor. üzerimde ince askılı bir badi var turkuaz renginde ve altımda da asla giymeye cesaret edemeyeceğim kadar kısa bir kot şort var. ama ne yalan söyleyeyim ayağıma çok yakıştığını fark ettiğim sandaletlerime bayılmıştım. içinde bulunduğum oyunu hocam yönetiyorsa ki öyle, oldukça zevk sahibi bir adammış diye kendi kendime güldüm.
pekala şimdi ne yapmalıyım diye düşünürken göl kenarından bir hayli uzaklaştığımı fark ettim. yakınlarda bir ev bir insan bulma gayretiyle yürütükçe yürüdüm ve her zaman huzuru uykuda arayan ben şimdi bu sessiz ve eşsiz sakin huzurlu yerden ayrılmak istemediğime karar verdim. duygularım oldukça karmaşıktı beş dakika önce uyanmak istiyordum ama şimdi uyanık olduğum bu dünyada huzurun tadını çıkarmak istiyordum.
''kimsin sen'' diyen sesle olduğum yerde zıplamıştım. etrafıma şaşınlıkla bakıyordum ama kimseyi göremiyordum. ''sana sordum kimsin ve arazimde ne işin var kadın'' diyen sesi bu kadar net duymama rağmen gözlerim sesin sahibini arıyor ama bir türlü bulamıyordu. kaçmalıyım aman allahım hemen kaçmalı uyanmalı yada çığlık atmalıydım ama kulağıma şiir gibi gelen baskın homurtulara kayıtsız kalamıyordum. ''asıl sen kimsin göster kendini'' diye çıkıverdi sözcükler titrek dudaklarımdan. ''tam önünde duruyorum beni görmüyor musun kadın kör müsün'' diye bıkkınla cevap verdi ses. ama etrafımda sadece ucsuz bucaksız ormanın görüntüsü vardı. ''hayır görmüyorum sizi görmüyorum bayım kimsiniz ve ben herşeyi bu kadar net görürken neden sizi göremiyorum'' paniklemiştim zaten şu ana kadar paniklememiş olmam bir mucizeydi. ''bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum hemen arazimi terk et'' diyen sesle ve son olarak kulağıma gelen uzaklaşan ayak seslerine ''gitme lütfen'' diye bağırsamda yine yapayalnız kalmıştım... ''uyan ela şimdi uyan aç gözlerini. 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 0'' diyen hocamın sesini orda duymuş görüntüsünü gerçek dünyada görmüştüm. ve aklım görüntüsü olmasa o sese takılıp kalmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs Kızı
ChickLitUyku..... Derin saatler günler alan derin bir uyku. Size ne kazandırır. Bana aşkı kazandırdı. Korku damarlarımda cirit atarken aşk kalbimi ve her hücremi ele geçirdi. Uykunun derin kollarında bulduğum adamanin gerçekleriyle başa çıkabilir mi...