Kulağımi sağır eden meteor yağmurundan sonra kndimi dışarı attim. Dışarıda olsaydik bizi öldürebilecek kadar büyük üzerinden dumanlar çıkan taşlar her yerdeydi. "Yılın bir kac zamanı böyle yağmurlar oluyor alışırsin" dedi ne demeye böyle bir cümle kurmuştu ki. Buraya ve ona alıştığımın farkındaydi demek ki.
"Nereye" dedi kolumu tutup beni kndine çevirdi. Tutuşu eskisi gibi acitmiyordu. "Yürümek istiyorum" dedim normal olmaya çalışıyordum ama başaramiyordum. "Burası geldiğin yer değil ela tehlikeli bir gezegendesin"dedi ama ondan uzaklasmali ve sakince düşünmeliydim. "Cok uzaklaşmam" dedim ve yeşilin her tonunu bu gezegene veren doğa anaya bir kez daha minnettar oldum. Dunyada bir zamanlar böyle güzelmiydi. Çiçekler bu kadar güzel mi korkuyordu su bu kadar berrakmiydi?. Ve biz insan oglu yaşadığımız o Dünyayı neden bu hale getirmiştik. Neden insani egolarimiza yenik düşüp savaşlar çıkarıp doğa Katliamı yapmıştık. Hayvanlari öldürmustuk toprağa zarar vermiştik ama doğa ana hala bize şans verip bizi ac bırakmıyordu ama dünya gun geçtikçe ölüyordu ve onu öldüren bizlerdik. İnsan Oğlu buraya ayak basmamaliydi yoksa Venüs de kaderi dünya gibi olurdu. Peki ya benim kaderim nasıl olacaktı. Kim yönetiyordu benim kaderimi benim yonetmedigim kesindi. Burak ah burak sen ne yaptın da böyle bir taş eline geçti. Bu taşın kıymetini biliyordu o yuzden bana bunu canın pahasına koru demisti. O gece geldi gozlerimin önüne.
"Neler Oluyor" diye iceriye girdiğimde burağı yatakta buldum. Çalıştığım kafeden beni acil diye çağırtmisti. Annem ben gelince dışarı çıktı ağlamıyordu oysa burak uzun zamandır piskojik sorunları nedeniyle intihar potansiyeli olan biriydi. Ve son intiharin üzerinden sadece uc ay geçmişti. Sürekli göz hapsimizdeydi evde ne kadar kesici delici alet varsa hepsi kilitli tutuluyordu annem işini bırakmıştı onun için. "Konusmaliyiz" dedi ve masada duran suyundan içti. Gidip yanına oturdugumda titriyordu.
" neyin var" dedim terliyordu ocak ayında hemde evin içi buz gibi oldugu halde " zaman yok ela sus ve dinle soru sorma itiraz etme" dedi
"Burak neler oluyor"
" sakın annemi suçlama once bunu al" dedi ve elime bir cd tutuşturdu.
" annem iyi değil biz iyi degiliz ela ailecek iyi degiliz" dedi veda ediyor gibiydi korktum.
" geçen sene ortadan kayboldugumu hatırlıyorusun o zaman bi kaç gün mezarlıkta yattım ahh en büyük aptalligim o ya neyse. Biri benimle konuştu ela adini bilmiyorum garip bir adamdi ve bana bunu verdi ve bunu kıza ver dedi bende hangi kız dedim ensesinde Venüs yıldızını taşıyan kıza dedi ve kayboldu o kızı hiç bulamadim ela daha doğrusu aramadim ama bu tas sıradan bir taş değil ela bu tas Venüs taşının ikizi" dedi ve suyundan büyük bir yudum aldı.
"Bu taşı asla yanından ayırma kimseye verme kimseye bu taştan bahsetme cok ciddiyim ela babama anneme bile bu taşın varlığından bahsetme" dedi nefes alışlari ciddi şekilde hızlanıyordu elini tuttum buz kalıbı gibiydi. "Dinlen canım" dedim ve üzerini örttüm.
" Beni Unutma sakın"
" Saçmalama burak bi yere gittiğin yok e bnde seni bırakacak gözde yok" dedim gülümseyerek.
Sabah annenim çığlığıyla uyandım. Yataktan nasıl kalktim bilmiyorum burağın odasına gittigimde annem burağın eline sarılmış ağlıyordu babamsa kapıda öyle durmuştu kas katıydi. Senin yüzünden dedi anneme. Ve ben dokuz ay aynı karında kaldığım benden iki dakika önce doğmuş ikizimi kardeşimi canımı kaybetmiştim. Ve o günden sonra annemi akil hastanesine babami karanlık bir eve kndimide uykunun kollarina bırakmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs Kızı
ChickLitUyku..... Derin saatler günler alan derin bir uyku. Size ne kazandırır. Bana aşkı kazandırdı. Korku damarlarımda cirit atarken aşk kalbimi ve her hücremi ele geçirdi. Uykunun derin kollarında bulduğum adamanin gerçekleriyle başa çıkabilir mi...