israfil ve gerçekleri

2.4K 183 19
                                    

beklettiğimin farkındayım af dilesemde biraz yersiz olacak ama :) yinede özür dilerim. elimden geleni yapıp sizlere daha çok zaman ayırmaya çalışacağım:) 

keyifli okumalar. sibel.....




adının var olmadığı bir tek cümlemim olmadığını fark ettiğimde çoktan ona aşık olmuştum. 

bir rüya bir hayal bir mecayi gibi dolaştı herşeyimin tam ortasında. 

aşık olmamak imkansız görmemek olanaksız onsuz nefes almak dayanılmazdı. 

ben ela. on sekiz yaşımda başıma açtığım belayla tanıdım onu, gece gibi karanlık ruhsuz donuk katı ve acımasız bir avcının avı olan küçük ceylan. 

bir ceylan aslana aşık olabilir mi? olursa kimyaları tutar mı? 

aşk peri masallarında var olup gerçekte onun gözlerinde ki ışıkta mı saklı. 

herşeyi mi elimin tersiyle itip onunla ölümsüzlüğün acının kahroluşun ve zamanda yitip gitmenin tek bir açıklaması vardı.... AŞK.... 

karanlık olsa da aşk biz onu aydınlığa çevirmeyi bildik. 

yasak olsa da birliktelik biz onu dinlemedik

cennetten kovulsan da melek kalbimde açtı kanatlarını

cennetten feragat ettim aşk için cehennemde yanmak o varsa güzel 

cennet o yoksa azap. 

''günaydın venüs güneşim'' diyen adama baktım ve gülümsedim. ama bir şeyler farklılık gösteriyordu kaburgalarım da bir ağrı sabah kalktığımdan beri sol tarafımı işgal etmişti. 

''hazır mısın?'' diyen adama gülümsedim neden konuşmak yerine gülüyordum ki 

''karım olman için sabırsızlanıyorum'' 

''ben bir kaç gecedir zaten karınım'' dediğimde hala salonun diğer ucunda buruş buruş duran kanlı çarşafa baktım. 

''karalla konuştum nikahımız için dünyaya gitmemize gerek olmadığını burda sade bir tören yapabileceğimizi söyledi'' dediğinde kaşlarımı kaldırarak baktım ona 

''tamam, tamam...tam olarak bunları söylemeden önce saysız düzünelerce şey sıraladı ama inan bana hep tırı vırı takılacak şeyler değil'' dedi ve beni kendine tutsak eden dilini ağzımın içine soktu. 

müptelası olduğum tat. ak içime, karış kanıma, ele geçir her hücremi. 

kapının eşiğinde üzerinde ki gömleği çıkarmaya çalıştığımda....

kehribar rengi tozlu dünya beni alıp ondan uzaklara götürmek için avuçlarını uzattığında yanında kalmak istediğim adamın haykırışları kulaklarıma geldi. 

hayır. diye haykırdı. 

ona korkma demek istiyordum ama sanki kocaman bir çuvaldız iğnesiyle ağzımı dikmişlerdi ve ben konuşamıyordum. 

kil kırmızısı topraklarının içine sürükleniyordum. harabe tas duvarlar, kırılmış, camları olamayan pencereler, ne olduğunu anlayamıyordum.  

uçuyor muydum? yoksa dibe mi çekiliyordum? 

yolculuk yeni başlıyor venüs kızı

kim konuşuyordu ve bu ses neden bu kadar güzeldi insanın dinledikçe dinleyesi geliyordu. 

Venüs Kızı  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin