GAZAMIZ MÜBAREK OLSUN GARDAŞLARIM...
Alt Başlık ⚜ Koskoca dünya için bir hiç bile olmayan ama benim şu kalan ömrümde söz hakkını devralan üç küçük saniye.
ŞURA BİLGE
Orhan amca babamın ölümünden sonra nasıl Konyadaki olmuştu? Babamla beraber ülkede sağlam kalan tek ve en gelişmiş laboratuvarda çalışmaya gönüllü olmuşlardı ama ne olmuştu da bir çete liderine dönüşmüştü? Bu da soru muydu?
Kim bilir neler olmamıştı.
Gözlerimi bir noktaya dikip düşüncelerle boğuşmaya başlayalı dakikalar geçmişti. Metin abinin omzuma dokunup "Şura Hanım?" diye seslenmesiyle bir an olduğumuz yeri yeni hatırladım.
"Ne oldu?" diye sormamla arabaların olduğu tarafa bakan Metin abi tanıştığımız bu kısacık zamanda şahit olduğum resmiyetinden sıyrılarak ağzının içinden bir küfür savurdu. Onu ilk defa böyle görüyordum. Ciddi bir şeyler vardı yine.
"Fabrikanın içinde bir şeyler oluyor. Sizi saklamam gerek." Silah olmayan eliyle dirseğimin üzerinden tutup hızla yürümeye başladığımızda şaşkınlığımın üzeri telaşla gölgelenmişti.
"Burası korunaklı değil miydi?"
"Öyle ama içeriye birilerini sokma ihtimallerini göz ardı etmemişler demek." Birden durup başını yukarı kaldırdığında ben de onun baktığı yere baktım. Ses yukarıdan geliyordu ama görünürde bir şey yoktu. Metin abi adımlarını geldiğimiz yöne çevirmeye karar verince ben de peşinden gidiyordum. "Diğerlerinin yanında daha güvende olursunuz."
Bu sefer adımları yavaşlamıştı ama gözleri etrafı kolaçan ederken aynı dikkatle ilerlemeye devam ediyorduk. "İçeride birileri varsa o zaman..." diye başlayan şüphelerimi "Merak etmeyin önlem aldık." diyerek sona erdirdiğinde içim rahatlamıştı. Dalgın bir ruh haliyle peşinden giderken gözlerimi yere dikmiş, bu yaşadığımız durumlar ve Orhan amcanın hareketlerini bağlamaya çalışıyordum. Neden söylememişti? Bunca zaman neden 'Konyadaki benim.' diye karşımıza çıkmamıştı?
Arabaların olduğu tarafa ilerliyorken içimdeki tuhaf hissiyat düşüncelerimi bastırıyordu. Birden boştaki koluma değdiğini hissettiğim el ile başımı arkaya çevirmeye çalıştığımda güçlü kollar bedenimi sarıp yüzümün alt kısmına bir bez bastırdı. Nereden geldiğini anlamadığım insan topluluğu arkamızdan kalabalık bir şekilde gelip Metin abinin etrafını sardığında onun yüzüne de aynı bezi bastırmaya çabalıyorlardı. Metin abi direnirken ben de beni tutan adamın kolları arasında çırpınıyor ama kollarımı ve üst bedenimi bir milim dahi kıpırdayamıyordum.
Nefesimi tutarken bayılmış numarası yaptığımda adamın kolları gevşemedi ama ilaçlı bezi yüzümden çekip diğer eliyle de bedenimi ayakta tutmaya çabaladı. Bu durum kollarını bedenime daha da güçlü dolamasına sebep olmuştu. Metin abinin bağırışlarını duyuyordum, arabaların olduğu taraftan uzaklaşmıştık. Ben ne ara bu kadar uzağa yürümüştüm ki? Bu kadar uzaklaşmasak bizi duyabilirlerdi.
Yumruk ve çırpınış sesleri duyuyordum. Ardından kötü bir şey olduğuna emin olduğum bir sesle Metin abinin boğazından çıkan acıyla dolu kesik inleme sesi art arda geldi. Onun o acı dolu sesinin zihnimde yankılanmasıyla ona ne kadar bağlandığımı ilk defa o an fark ettim. Bir şey yapmışlardı ona. İnlemesini duyduğum an içimde bir yer sızlamıştı. Ona bir şey olursa çok üzülürdüm.
Beni tutan adam, çoktan geldiğimiz yöne doğru ilerlemeye başlamıştı. Ne kadar çok sıkarsa sıksın bu sadece benim nefes alışverişimi sekteye uğratıyor, yine de kolları arasından kaymama engel olmuyordu. Sonunda beni kucağına almaya karar verdiğinde bunu fırsat bilip gevşeyen kollarının arasından sıyrılarak kaçmak için birkaç adım attım ama bulunduğum ortam öyle beklenmedikti ki olduğum yerde kalakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Saniye Virüsü | TAMAMLANDI
Ficção CientíficaBilim Kurgu | Romantik | Her şey üç buçuk yıl önce Güney Afrika'da başladı. Güney Afrika'da Tabari adında elli iki yaşındaki bir teyzenin vücudundaki tüm kıllar döküldü. Bir hafta içerisinde gözleri görmez oldu ve tuhaf davranmaya başladı. Bir hafta...