BÖLÜM 13 ⚜ BİRBİRİNİZİ ÇEKİYORSUNUZ

3.4K 536 433
                                    

Alt Başlık ⚜ Lütfen elini tuttuğum an hiç yaşanmamış olsun, lütfen.

Doktor kapıya doğru "Bilge iyi misin?" diye seslendiğinde bir yandan onu nasıl kurtarabileceğimizi düşünüyorken bir yandan da aklımda gerçekleşebilecek bütün kötü senaryolar dolaşıyordu. Ya hayati bir zarar aldıysa, ya bilincini kaybettiyse onu nasıl kurtaracaktım? İlk yardım gerekecekti. Dikişlerime baktım, kahretsin!

Tuğkan'dan "Odada cam var mı?" sorusunun cevabını "Var." olarak aldığımda koşarak kliniğin dışına çıktım. Bilge kapıyı açamadığına göre hareket edemeyecek durumdaydı, içeri girmenin en hızlı yolu camdı. Malzeme odasının camını bulduğumda içeri baktım. Karanlıktan başka bir şey görülmüyordu. Camı açmak imkansız olduğu için yerden bulduğum büyük taşı cama fırlattım. Cam tuzla buz olduğunda arkamdan birkaç çığlık duymuştum ve "Sen ne yapıyorsun?" diyen kızgın bir ses de onlara eşlik ediyordu. Hiçbiri umurumda olmadı, olabildiğince çabuk camlara değmeden içeri girdiğimde içeride ışık neredeyse yoktu. Bir sürü rafın art arda dizildiği, camdan uzaklaştıkça ışığın azaldığı bir odaydı. Nerede olduğunu göremiyordum. Seri bir şekilde rafların arasına bakarken "Bilge?" diye seslendim.

"Buradayım!" Konuşabilmesi iyiydi, bilincinin yerinde olduğunu gösteriyordu. Sese doğru gittiğimde beklediğimden çok daha tuhaf bir görüntüyle karşılaştım. Devasa bir dolap boylu boyunca yere düşmüş Bilge onun üstüne uzanmış, onun üzerinde de 45 derecelik açıyla üst tarafı duvardan destek alan bir dolap vardı. Bilge elleriyle rafı ittiriyordu ama ittirmese bile raf onun üzerine zaten düşmeyecekti. Korktuğum onca kötü senaryonun gerçekleşmediğini görünce içime gelen rahatlığı anlatamazdım. Üzerine birkaç kutu düşmüş olmalıydı ama iyi gözüküyordu.

Eğilip "İyi misin?" dedim aynı zamanda vücudunda bir şey olup olmadığını kontrol ediyordum. Gözlerini raftan ayırmıyor, elleri ve dizleriyle üzerindeki dolabı ittiriyordu. Hızlı hızlı alıp verdiği nefes, sürekli kırpışan kirpikleri ve sımsıkı çenesinden korktuğunu anlayabiliyordum.

"Evet, şuradan çıkarsam daha iyi olacağım." Gerçekten iyiydi.

O taraftan Bilge ittirirken diğer ucundan da ben ittirirsem rafın ayakları kaymadan onu sağlam bir şekilde oradan çıkarma ihtimalini hesapladım. "Ben buradan iteceğim. Sen de oradan hafifçe itsen yeterli, üstüne düşmesini engeller. Üç deyince itelim tamam?"

"Tamam."

Dolabın altına girip sırtımı duvara yasladım ve tüm gücümle ittirmek için hazırlandım. "Bir, iki..."

"Aras!" Tam ittirecektim ki nefes nefese adımı söylemesiyle dikkatim tamamen dağıldı. 

"Ne oldu?"

"Ben biraz bekleyebilirim Tuğkan gelsin. Sen yaranı zorlama." Bunu onun yüzünden yaralandığım ve suçlu hissettiği için söylemişti. Endişelenme sebebi başka bir şey değildi.

"Üç."

Dikkatimi toplayıp kollarımda topladığım tüm gücümle dolabı ittirdim. Bilge ne yapmıştı bilmiyorum ama korkudan ya da şaşkınlıktan attığı sessiz çığlığı duymuştum. Dolap uygulanan kuvvetle yerine geri dönerken boşluğumda hissettiğim acıyı yutup, geri düşmemesi için dolabı birkaç saniye tuttum. Haftalar önce bunun bir benzerini yaşamıştık değil mi? O zaman sırtımda bir delikle olayı kapamıştık. Neyse ki onun bir şeyi yoktu. Dolabı bırakınca Bilge'ye bakmak için arkamı döndüm. Yerdeki dolabın üstünden kalkarken belini tutuyordu. 

"İyi misin?" diye sordum.

"Neden takmıyorsun ki beni? Senin için söyledim." dedi kızgın bakışlarını karşıdaki dolaptan ayırmadan.

Yedi Saniye Virüsü | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin