BÖLÜM 31 ⚜ ÜÇ HARF, BİR KELİME

3.6K 415 770
                                    

Multimedia Deniz :)

1 görünümlü 2 bölümle geri döndük. Sizi bekletmek gerçekten istemezdim ama bir süre mola vermem gerekti. İyi ki de vermişim, yazarken çok keyif aldım, her anını hissettim. Umarım size de geçirebilirim. Yorumlarda beni yalnız bırakmazsanız çok mutlu olurum. Keyifli okumalar :)

Yazarken tıkandığım noktalarda editörüm(jsjsj) olduğun için neyseartik7 'ye teşekkür ederim.

Yazarken tıkandığım noktalarda editörüm(jsjsj) olduğun için neyseartik7 'ye teşekkür ederim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Alt Başlık ⚜ Oradaydı. Annem, ablam, yeğenim, babam, geçmiş hayatımız, ailemiz, ben... Orada, abimin kolları arasındaydı.

ŞURA

Camın önünden çekilen Kapanın Sahibi'nin yüzünde memnun bir gülüş vardı. Tatmin olmuş, neşeli bakışları beni bulduğunda merakla kaşlarım çatıldı. Kiminle konuşmuştu da yüzü bu ifadeyi takınmıştı böyle?

"Ne oldu? Neden gülüyorsun?" Yüz ifademi gördüğünde gülüşü genişledi.

"Hiç." Gülüşünü azaltmak için dudaklarını birbirine bastırırken göz temasımızı kesti.

"Hiç ne demek? Söylesene kimdi o?"

Gülmemeye çalıştığını o kadar belli ediyordu ki eğer gülseydi daha az şüphelenirdim. Bu yaptığı resmen seni sinir etmek istiyorum girişimiydi. Biraz daha ısrar edersem, inkar etmek istemediğin şeyler bıdı bıdısına girip yine beni çıkmaza sokacaktı, o yüzden sustum.

Kendimi düne göre daha iyi hissediyordum. Hatta ayağa kalkabilecek kadar iyiydim. Üzerime örtülen ince örtüyü kaldırıp bacaklarımı yataktan sarkıttığımda Mirza bana arkasını dönerek yan yatakta yatan Fuat'ın yatağına doğru yürümeye başladı. Bunu fırsat bildim. Odanın diğer ucunda olduğu için o gelene kadar camdan bakardım. Ayakkabılarımı giymeden, ayaklarıma verdiğim ağırlığımla yataktan kalkıp hızla camın önüne yürümeye başladım. Sadece birkaç adım kalmıştı. Dışarıyı görebiliyordum ama konuştuğu kişinin de görüş hizama girmesi için sadece birkaç adım yeterli olacaktı. Ama belime dolanan güçlü kol bedenimi camdan uzaklaştırırken, saçlarımın da benimle beraber havada savrulduğunu gördüm. Kalbim... Atıyor muydu yoksa bu hissiyat nefes almayı unuttuğum için mi birden ruhuma dolmuştu? Sırtım göğsüne değiyor, nefesi kulağıma çarpıyordu. Kolu tüm belimi kaplamış, tek koluyla tüm bedenimi yerden kesmişti, yerden kesilen tek şey bedenim değil mantığım da kanatlanıp uçmuştu. Neden birden tüm düşünme fonksiyonum ve nefesim beni terk etmişti? Sol göğüs kafesime saniyede defalarca baskı yapan organım, bedenimdeki tüm hücrelere onları bu hale getiren kişinin Kapanın Sahibi olduğunu inatla anlatmaya devam ediyordu ama ben sadece ana odaklanmıştım. Tek koluyla beni kaldırabilecek kadar güçlü oluşu ayrı şaşırtıcıydı ama önemli olan ikimizin de sessizce bu pozisyonda donakalmış olmamızdı. Sırtımın onun göğsüne değen kısmı öyle hassaslaşmıştı ki, sanki giydiği tişörtün katlanışını bile kendi sırtımda hissedebiliyordum. Bedenimin ona verdiği tepkiyi fark edeceğinden korkup ellerimi koluna koydum. Başının hareket ettiğini hissettiğim o an, neredeyse fısıldar gibi "Bırak beni." dedim. Sesim... Ne oldu sana, ne olur sen de beni yalnız bırakma.

Yedi Saniye Virüsü | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin