Alt Başlık ⚜ Ona dünyaları verecek iki kelimeyi içimde saklıyordum.
Mirza Korkmaz üzgündü.
Bana hep mutlu gibi gelirdi ama o üzgündü.
Üzülmek ona yakışmaz gibi gelirdi ama o, öyle üzgündü ki sanki tanıdığım kişiden daha farklı biri vardı karşımda. Hüznün yakıştığı, tüm hücrelerine izini bıraktığı biri. O cidden üzgündü.
Bir şeye üzülse de bir yolunu bulup bir süre sonra eskisi gibi olurdu ama şu an o kadar üzgündü ki, sanki onu tanıdığımdan beri öyleydi. Sanki bu yüzünü benden hep saklamıştı.
Yorulmuştu, yalnızdı, çaresiz ve üşümüştü. Yalnızlık, onu serin rüzgarlarına hapsetmiş, kimseye açılmasına izin vermemişti.
Tanıştığımızdan beri her şeyi anlattığını, benden gizlediği bir şeyi olmadığını sanar, hatta bana bunları anlattığı için şaşırırdım. İkimiz arasında kapalı kutunun, ketum olanın kendim olduğunu sanardım ama Kapanın Sahibi'nin bana gösterdiklerinin, içindekilere kıyasla bir hiç olduğunu anlamam çok geç olmuştu.
O aslında bana doğru yürürken içindekilerden kaçıyordu. O her seferinde beni kızdırıp eğlenmenin bir yolunu bulsa da bunların hepsi, hissettikçe onu kırbaçlayan hislerinin verdiği acıyı yok etme yöntemiydi. Kapanın Sahibi gözlerimin önünde acı çekmişti ve ben onun çırpınışlarını bir oyun sanmıştım.
O bana koşarken acılarına sırtını dönüyordu, bana koşarken acılarından daha da uzaklaşıyordu ve ben onun yolunu uzatmıştım. Ona yalnız değilsin demiş, gerçekten onun yanında olmuştum ama o sırada o, yalnızlığın pençesinden kurtulmaya çalışıyordu ve ben onu çekip çıkaramamıştım.
Onu mutlu etmiştim ama yeterli olmamıştı. Böylece o, kendisini yalnız bırakmayacağından emin olduğu kişiye gitmeye karar vermişti. Kardeşine. Boğazım düğüm düğüm olmuştu, arkasından ağlıyordum. Gözyaşlarım bu sefer sessiz ve usul usul terk ediyordu gözlerimi. Pes etmiştim. Gidişine itiraz etmeye gücüm de, yüzüm de yoktu. Onun mutlu olmasını, daha fazla üzülmesini istemiyordum. Yalnızlık hissiyatından kurtulmasını istiyordum, o yüzden sustum. İçimdeki Şura boğazını yırtar gibi ağlarken ben sustum, ben onu yalnızlıktan kurtaramamıştım, kendisini kurtarmasına izin verdim.
3 SAAT ÖNCE | KLİNİK
Bunu tahmin etmiştim. Böyle diyeceğini, fotoğrafta onun yüzünü gördüğüm an tahmin etmiştim. Kapanın Sahibi cevap verdikten sonra gözlerini tekrar kardeşinin fotoğrafına çevirdiğinde yüzüm şekilden şekilde giriyordu. Yüzünün uzun zaman sonra ilk defa, bu kadar yoğun duygular barındırdığını görmüştüm. Ben yerde kanlar içinde yatarken nasılsa, şimdi de öyleydi. Bir fotoğraf onu bu hale getirmişti. Eslem'i çok sevdiğini biliyordum ama şu an fark etmiştim ki o Eslem'e benim tahmin ettiğimden daha öte bir sevgi besliyordu. Ablamla benim aramda olan kardeşlik ilişkisinden çok daha farklıydı bu tepkileri, bakışları. Bu durum daha da heyecanlanmama sebep olmuştu. Eslem'i bulacağımız aklımın ucundan bile geçmezdi ama içten içe olmasını o kadar çok istiyordum ki. Şimdi ona bu durumu söylediğimde ne yapacaktı tahmin edemiyordum. Mirza Korkmaz kardeşini bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Saniye Virüsü | TAMAMLANDI
Ficção CientíficaBilim Kurgu | Romantik | Her şey üç buçuk yıl önce Güney Afrika'da başladı. Güney Afrika'da Tabari adında elli iki yaşındaki bir teyzenin vücudundaki tüm kıllar döküldü. Bir hafta içerisinde gözleri görmez oldu ve tuhaf davranmaya başladı. Bir hafta...