Bölüm 9

1.1K 64 208
                                    

Carmen;

"Anne... Anne, kurtar beni."

Duyduğum bir ağlama sesiyle gözlerimi aralamıştım. Bir bebek olmalıydı. Etrafa seslendim ama kimse cevap vermemişti. Damon bile... Yataktan kalkıp ayağımı soğuk yere bastığımda içim ürpermişti. Birkaç adım atınca yerdeki ıslaklığı fark etmiştim. Kırmızı bir şeydi buna sebep olan, şarap mı dökülmüştü acaba? Eğilip dokunduğumda hala sıcak olduğunu anlamıştım, bu şarap veya meyve suyu değildi. Bu kandı...

Bir anda çeneme bir ağrı saplanmıştı, hemen ardından ağzıma ulaşan kan tadıyla çabucak banyoya gitmiştim. Aynaya baktığımda attığım çığlık sesi beni bile rahatsız etmişti. Benim dişlerim vardı, tıpkı Damon gibi... Gözlerimin altı mor-gri bir renkte ve damarlarım da ortadaydı. Az önce elimi sürdüğüm kanın kokusu burnuma ulaşınca hırıltılı bir ses çıkıvermişti ağzımdan. Istemsizce parmaklarımı yalamıştım, tadı cidden çok güzeldi.  Bu nasıl olabilirdi? Bu kadar çabuk mu dönüşüm geçirmiştim? Daha az önce Damon ile konuşuyordum oysa. Bu bir rüya olmalıydı, bir kabus olmalıydı çünkü ayak bileğime değen sıvıyla aşağı baktığımda gözümün görebildiği her yerin kanla kaplandığını fark etmiştim. Böyle bir şey imkansızdı değil mi? Aşağı bakarken fark ettiğim bir diğer şey, karnımın içindeki boşluktu.

"Aman Tanrım!"

Bebeğim neredeydi? Onu hissedemiyordum. Tişörtümü sıyırıp elimi üstünde gezdirdim ama yoktu. Artık hamile değildim ben, onu kaybetmiş miydim? Elimin değdiği yerdeki küçük iz, dikişe benziyordu.

Bebeğimi benden almışlardı.

Dizlerimin üstüne çöküp gözlerimi sıkıca kapattım ve bunun bir kabus olması için dua etmeye başladım. Bana ne anlatmaya çalışıyordu bu rüya? Onu benden alacaklar mıydı yoksa ölecek miydi?

Sonra uyanırken duyduğum ağlama sesini tekrar duydum. O oğlum olabilir miydi? Sesi takip edip kanlı yerde kaymamaya dikkat ederek odada ilerlemeye başladım. Bir yandan da kanın o demirimsi kokusu onu içmem için beynime komutlar veriyordu ama şimdi hiç zamanı değildi. Damon'ın odasından çıkıp koridorun sonundaki eski kapılı odaya yöneldim, yıllardır kullanılmamış gibiydi. Ağlama sesi artık yoktu ama yine de odaya girmem gerektiğini düşünüyordum. Ayağıma ulaşan yoğun kan kapının altından göl gibi sızıyordu. Yavaş yavaş kapıyı ittim, gıcırtısı içimi   kaldırmış, midemi alt üst etmişti. Içeri girdiğimde gözüme çarpan ilk ilk şey bir kan gölünün ortasında oturan çıplak, erkek bir bebekti. Ona seslenmeli miydim? Ne diyecektim peki?

Sen benim oğlum musun?

Bana dönüşü ağır çekimdeymiş gibi gelmişti ve onu gördüğüm an, donup kalmıştım. Gözleri parlak bir mor, ortası ise sarı renkti. Vampir dişleri, pençeli elinde tuttuğu kalpten büyük bir ısırık aldığında yüzündeki gülümseme yayılmış ve ayağa kalkarak bana doğru yürümeye başlamıştı.

Ne tepki vermeliydim, bilmiyordum. Korkudan dizlerimin bağı çözülmüş olsa da yere çöküp ona kollarımı açmıştım. Yüzü gözü kan içinde kendini kucağıma atıp 'anne' demişti bana. Kollarım onu sararken, artık korkmadığımı da fark etmiştim.

Vampirler hakkında bildiğim bir şey varsa, o da kalp yemedikleriydi. O zaman bu ne demek oluyordu? Oğlumun gözleri neden mordu peki?

Benim bebeğim neydi?

XxX

Nefes nefese gözlerimi açtığımda elimi doğruca karnıma götürmüştüm, şükür ki hala hamileydim, sonraki durağım ise dişlerim olmuştu ve onlar da normaldi. Her şey korkunç bir kabustan ibaretti işte.

DAVETSİZ MİSAFİR (DAMON SALVATORE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin