Bölüm 18

536 38 104
                                    

Carmen;

Damon gittiğinden beri tek kelime bile konuşmamıştık Elena ile. O bir şey sormamıştı, ben de söylememiştim. Belli etmesem de, hala başım biraz ağrıyordu. Ama o ağrı... Gerçekten korkunçtu. Sıkı bir uyarıydı resmen, anlamıştım. Sabırsız kurtarıcım yapmam gerekeni yapmam için beni bekliyordu. Madem ki ondan bir şeyler bekliyordum, karşılığını da vermeliydim.

"Benim gitmem gerekiyor Elena, her şey için teşekkür ederim. İyi ki varsın."

"İyi olacağına emin misin? Gelmemi ister misin?"

"Evet, olacağım. Gelmemelisin, bunu tek başıma yapmalıyım. Sen Bonnie ile konuş, olur mu?"

"Evet, elbette. Buluşacağız zaten."

"Tamam. Arabanı alabilir miyim Elena?"

"Tabii. Akşama görüşürüz."

"Teşekkürler. Hoşçakal Els."

Dışarı çıktığımda, temiz havayı uzunca bir süre içime çektim. Bu bana her zaman iyi gelirdi. Sonra arabaya binip, çalıştırdım. Gittiğim yeri bilmiyordum ama nasıl gideceğimi biliyordum. Ne yapacağımı da.l? Daha önce hiç böyle bir şeye şahit olmamıştım.

Yaklaşık yirmi dakikalık bir sürüşten sonra o evi bulmuştum. Dışarıdan bakılınca oldukça sade ve şık bir evdi. Yemyeşil bir bahçesi, beyaz çitleri vardı ayrıca. Herkesin sahip olmak isteyeceği türden bir evdi ama kasvetini hissedebiliyordum. Bu evde, hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Merkezden oldukça uzaktı ve etrafta başka ev veya insanlar da görünmüyordu. Ne kadar ürksem de, arabadan inip eve yürümeye başladım. Kapıya geldiğimde, tereddütle uzandım açmak için. Zaten açık olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Gıcırdayarak daha da açıldı.

İçeride garip bir koku vardı ve bir sürü ıvır zıvır. Emindim ki, bunlar çok özel şeylerdi ama benim ihtiyacım olmadığı için öyle geliyordu bana. Hiçbir şeye dokunmamaya çalışarak üst kata çıktım ve arka tarafa bakan odalardan birine girdim. Tam da oradaydı işte... Büyük ihtimalle ceylan derisine yazılmış, çok çok eski olduğu her halinden anlaşılan ama bugüne kadar özenle saklanmış bir kitap rafın en üstünde duruyordu. Yerdeki tabureyi alıp, dikkatle üstüne çıktım ama hala uzanamıyordum. Neden bu kadar yukarıdaydı ki? Son bir hamleyle yukarı doğru atıldım ve sonunda kitaba ulaştım. Ama Dengemi kaybetmiştim ve geriye savruldum. Korkuyla yere çarpacağım anı beklerken, kendimi koltukta bulmuştum.

Nasıl olmuştu bu?

''Sana bir şey olmasına izin vermem Carmen.''

Onun sesini kafamın içinde duyduğumda, hem korkmuştum hem de mutlu olmuştum. Nedense sesinde beni rahatlatan bir şeyler vardı.

''Bunu nasıl yapabiliyorsun?''

''Seni koruyacağımı söylemiştim. Bana güven ve şimdi yapman gerekeni yap!''

''Bugün canımı oldukça acıttın yabancı.''

''Üzgünüm, bazen kızabiliyorum. Sadece bir an önce gelmek istiyorum işte.''

''Anladım. Bir daha bana bir şey söylemek istediğinde, kafamı patlatacakmışsın gibi davranma.''

''Tamam, mesaj alındı.''

Konuyu uzatmayıp, kitabın sayfalarını karıştırmaya başladım. Ne aradığımı bilmesem de, bakıyordum işte. Çünkü o biliyordu. Sanki içimdeydi, kafamın içinden bana komutlar veriyordu resmen. Çok garip bir histi...

DAVETSİZ MİSAFİR (DAMON SALVATORE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin