Bölüm 40

206 17 161
                                    

Carmen;

Göz önünden ayırmadığımız bebeğimizle uyumaya çalışırken oda bir anda buz gibi olmuştu. O buradaydı, hissedebiliyordum... Bedensizi oğlumun davet ettiği gerçeği ise işin başka bir boyutuydu. Onun diğer alemdekileri görüp, hissedecek olması yeterince ürkütücü iken, bir de onlara güvenip iletişim kurması ve korkmaması da ayrı bir olaydı. Hep böyle mi olacaktı? Ya büyüdükçe kanması kolay olursa ne yapardık?

Doğaüstü şeylerin ilgisini çektiğini zaten biliyorduk ama bu şekilde olabileceğini hiç düşünmemiştik. Beni korkutuyordu bu durum. Onu etkileyip götürmeleri mümkün müydü acaba? Damon'ın dediği gibi onun güçlerini gizlemek için bir yol bulmalıydık, hem de en kısa sürede. Daha konuşamayan ve şu bebek haliyle bile birçok şeyi üstüne çekiyordu, ileride neler gelebileceğini düşünmek bile istemiyordum. Damon ilgilendiğini söylese de ben de boş boş oturamazdım böyle. Ama bu kez Klaus'tan istemeyecektim, Elijah'a da asla gitmezdim. Belki Deaton bana yardım ederdi. O kurtlara yardım eden bir Kelt, aynı zamanda da yolgösterici bir Druid'di sonuçta. Şu yaratıktan kurtulur kurtulmaz bu konuyu ona açacaktım.

Dean yine onu çağırdığındaki gibi el hareketlerini yapmaya başladığında onu kucağıma alıp Damon'a seslendim. Saniyeler içinde gelmişti. Yatağın etrafını kaya tuzu ile doldurmuştu hemen. Bedensizin aynı zamanda bir hayalet olmasından dolayı bunun bizi koruyacağını söylemişti. Tuz çoğu mitte kutsal ve koruyucu kabul edilen bir maddeydi, ben de duymuştum bunu.

''O burada Damon, hissebiliyorum.''

''Etraftaki örümcek ağları ve buz parçalarından anladım sevgilim.''

Ben bunu fark etmemiştim ama o görmüştü yine. Odanın tavanlarından gri-beyaz örümcek ağları sarkıyor, mobilyalar katman katman toz oluyordu. Yatak topuzları ve bazı eşyalar ise karla kaplanıyordu giderek. İçerisi daha da soğurken ben uyuşuyordum resmen. Dean ise halinden çok memnundu. O şeyi ben önceki gibi görmüyordum ama Dean belli ki görüyor ve her ne yapıyorsa ona gülücükler saçıyordu. Hayatımda gördüğüm en ürkütücü şeylerden biriydi açıkçası. Ne yapmam gerektiğini blmiyordum. Damon uyumamam gerektiğini söylemişti ama bu soğukta direnmek gerçekten çok zordu.

''Çok uykum geldi Damon. Neden uyumamalıyım bir daha anlatsana?''

''Uyku yarı ölüm halidir. Şimdilik tuzu geçemediğini fark edemedi ama bunu anlarsa Dean çemberi çok rahat bozabilir. Seni ele geçirmek için uyuyor olman yeterli. Kalbini söküp bir daha uyanmamanı sağlar ve bedenini içine girerek kullanır. Çok üzgünüm bebeğim, biraz dayanmak zorundasın. Seni bol bol beslemeliyiz, kan sıcak tutar ve algılarını da açacaktır.''

''Bu kadar şeyi nasıl bilebiliyorsun? Her seferinde beni şaşırtıyorsun.''

''Yılların tecrübesi diyelim. Biraz da merak.''

''Peki kim olduğuyla ilgili bir ipucu buldunuz mu?''

''Çok yaklaştığımızı düşünüyorum. Tamamen emin olana kadar söylemek istemiyorum.''

''Ya dediğin gibiyse? Ona ait bir şey bulamazsak yok etmek için?''

''Ne yazık ki o zaman aklımdakini yapmak zorunda kalacağız çünkü şu haliyle vazgeçecek gibi durmuyor.''

''Ne kadar kötü?''

''Çok, şimdilik bilme daha iyi. Güven bana, mecbur kalmamak için her yolu deneyeceğim.''

Odada esen sert bir rüzgarla toz dumana katılmıştı. Damon hemen çemberin içine, yanımıza girmişti. Biz konuşurken belki de anlamıştı bedensiz tuzun varlığını. Kulaklarımı dolduran bir çığlık sesiyle irkildim. Dean de ağlamaya ve huysuzlanmaya başlamıştı artık. O sarı saman kafasının üstünden parlayan kırmızı gözleriyle bize adım adım yaklaşırken ben zihnimde dönen görüntülerle baş etmeye çalışıyordum. Hayalet son hız üzerime doğru gelirken, Damon'ın nereden ve ne zaman bulduğunu anlamadığım bir tüfekle ona ateş etmesine şahit olmuştum. Tüfek sesi kulağımı delip geçmişti ama o şey anında yok olmuştu.

DAVETSİZ MİSAFİR (DAMON SALVATORE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin