Bölüm 48

149 13 173
                                    

Carmen;

Her şey bitti diye sevinirken karşımda o fırından çıkmış sürtüğü gördüğümde asıl olayın yeni başladığını anlamıştım. Dean bizi kurtarmış ve iyileştirmiş olsa da mızrak işini yapmıştı belli ki. Sadece benden bağımsız bir şekilde onu geri getirmişti, ama ne olduğunu biliyordum ben. Dean'in eşsiz gücü buna sebep olmuştu. O oğlumu kullanarak geri gelmişti ve şimdi yaptıklarının bedelini ödeyeceği andı.

Kimin eski sevdiği olduğu umrumda değildi artık, o mızrak oğlumu ve beni delip geçtiğinde bileti kesilmişti bende. Dean'i başından öpüp sessizce Damon'a verdim, onu almak isteyeceğini anlamıştım. Çünkü geri gelmiş olsa da hala zayıftı ve onunla eski haline dönecekti aklı sıra. Nasıl anladım ben de bilmiyordum aslında, bakışlarında ki bir şey ele vermişti amacını, bu yüzden emindim. Ama asla yapamayacaktı, onu öyle bir cezalandıracaktım ki, geri dönmemiş olmayı dileyecekti her gün.

''Merhaba Carmen, sana büyük bir teşekkür borçluyum.''

''Aynı fikirde değiliz anlaşılan.''

"Nasıl geri döndün sen?"

Sormak istediğim soruyu nefretle dile getirmişti Derek, bunun cevabını ben vermek istesem de sesimi çıkarmamıştım, nasılsa ben biliyordum. Yani tahmin ediyordum.

''İtiraf etmem gerekirse Deaton'ı öldürmeniz benim işime geldi diyebilirim. Büyünün birazı tamamlandığı için yeterli gücü topladım ve kalanını mızrak halletti işte. Düzelteyim derken daha da batırdınız, bu konuda üstünüze yok diye duymuştum.''

Derek ifadesizce yüzüne bakarken o bana dönerek masumca yüzüme baktı. Ne yapmaya çalıştığı belliydi. Beni aradan çekip oğluma adım adım yaklaşmaya çalışacaktı.

"Biz dostuz Carmen, bun için affet beni tek istediğim geri dönmekti."

''Beni kandıramazsın Jenny, ben Derek değilim.''

Sözlerim gerçek ifadesinin ortaya çıkmasını sağlamıştı. Gözlerini çaresizlik ve öfke bürüyordu. O tamamlanamamış bedeni bir zombi gibi hareket ediyordu.

''Ama bir Hale'sin. O görüntülerle aklını bulandırmayı başardım değil mi? Bu bile zayıflığının bir göstergesi. Sizin kanınızda merhamet var, inkâr edemezsin. Şimdi de sırada oğlun var. Önce senin gücünü sonra da onunkini alacağım."

Sinir bozucu olduğuna emin olduğum bir kahkaha atıp ona biraz daha yaklaştım. İlk gördüğümde ona üzüldüğüm için gerçekten kendimden nefret ediyordum ama ona merhamet konusunda ne kadar yanıldığını gösterecektim. Sadece bir 'Hale' olmadığımı anlayacaktı. Daha fazla ilerlemeden elimi öne doğru itip birkaç büyülü söz söyleyerek onu alevden bir çembere almıştım. Çıkmaya çalıştıkça alev daha da yükseliyordu. Bebeğime zarar vermenin ve bunu tekrar yapabileceğini düşünmesinin bedelini ödeyecekti.

''Bu basit numaraların beni durdurabileceğini mi zannediyorsun?''

''O yüzden mi hala çıkamadın? Sen beni kim sanıyorsun Jennifer? Sadece bir Hale mi? Ben senin daha önce karşılaşmadığın türden bir şeyim. Ben bir melezim ve gücünü almaya çalıştığın bebeğin de annesiyim. Sana yapacaklarımı duyduğunda ölmek için yalvaracaksın.''

''Ben artık ölümsüzüm, mızrağın bir gücü de buydu. Geri getirdiği kişiye ölümsüzlük de veriyor. Bana hiçbir şey yapamazsın. Tahmin edebileceğinden çok acı gördüm ben."

Bu ölümsüzlük olayını Deaton'ın bile bilmediğinden emindim. Galiba elinde o mızrak varken Dean'in onu öldürmesi bir nevi kurban olmasını sağlamıştı ve Jennifer da bundan güç toplamıştı. Yine de ölümsüz olması vazgeçmemi sağlamayacaktı, onu her şekilde cezalandıracaktım. Damon ve diğerlerinin yanımıza gelmesini veya o yaratığın onlara gitmesini engellemek için aramıza görünmez bir büyü duvarı örmeyi de ihmal etmemiştim bu arada.

DAVETSİZ MİSAFİR (DAMON SALVATORE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin