Bölüm 38

208 23 109
                                    

Carmen;

Sabaha kadar uyumadım desem yeriydi. Gece defalarca kabuslardan uyanmıştım. Dean'in bahanesiyle belli bir saatten sonra hiç uyumamıştım. Gökyüzünde elmas gibi parlayan hilale takılmıştı gözlerim. Sanki gizli bir ipin ucundaki kolyeydi o haliyle. Kayan bulutlar ve etrafındaki yıldızlar da güzelliğini daha çok ortaya çıkartıyordu. Dean'in yatağı pencerenin tam karşı duvarındaydı ve dev camlar tüm Güneş ve Ay ışığını içeri alıyordu. Tepesindeki oyuncağın gölgelerine bakıp garip sesler çıkaran küçük oğlum yemek haricinde hiç de huysuzluk etmiyordu ve bakışlarından onun da Ay'ı benim kadar sevdiği belliydi.

Kucağıma alıp pencerenin kenarına oturarak onu da dizlerime yerliştirdim. O minik elindeki parmakları dışarıya doğru uzanmış, bir şeyi çağırır gibi oynuyordu. O an karanlıkta bir şeyin hareket ettiğini gördüm. Çalılar oynuyordu sanki. Dikkatle baktım ancak ne olduğunu görememiştim ama bir şey olduğuna emindim. Belki de Elijah'ın gönderdiği koruyuculardı, böyle düşünmek istiyordum. Kucağımda emerken uyuyakalan Dean'i yatağına yatırıp kıyafetlerimi değiştirdim ve Damon'ın yanına uzandım. Çok geçmeden o da uyanmış, mavi denizlerini bir bakışıyla salmıştı kalbime.

''Günaydın annecik, bugün çok erkencisin.''

''Erken kalkan yol alır, hem ne kadar çabuk gidersem o kadar çabuk dönerim. Umarım yani.''

''Yeterince süt bıraktın mı?''

''Sekiz paket var, ayrıca buzlukta da birkaç yedek olacaktı.Yetmezse bir yolunu bulacağına eminim.''

''Bu kadar süt nereden geliyor hala anlamış değilim.''

''Al benden de o kadar. Bir şey söyleyeceğim ama endişelenme olur mu?''

''Ne oldu?''

''Dün gece pek uyumadım ve pencereden dışarı bakarken bir hareketlilik gördüğüme yemin edebilirim. Kim veya ney göremedim, ya da hissedemedim ama bugün dikkatli olun tamam mı? Dean'i sakın yalnız bırakma.''

''Merak etme, bir kez daha olmaz.''

''Küçük yaramaz uyanmadan ben kaçayım, koklarsam bırakamam.''

''Bir öpücük vermeden olmaz.''

Akrobatik bir hareketle kollarını iki yanıma yaslayıp sesli ve ıslak öpücüklerle beni ödüllendirmişti ama gitmeliydim artık. O muhteşem anı tekrarlamayı garanti edip altından kaçtım ve hızla kapıya ulaştım. Seksi bedenini uzatmış gitme diyen dudaklarını büzmüştü.

''Böyle yaparsan gidemem ama. Dean'den betersin.''

''Orada kendine dikkat et, eğer bir şey olursa hemen beni ara tamam mı?''

''Her şey yolunda gidecek.''

Bir kez daha bakmadan çabucak kendimi dışarı attım. Arabama binmeden önce yine o hisse kapılmıştım, sanki biri beni izliyordu. Seslenip biraz göz gezdirdim etrafıma ama hiçbir şeye rastlayamamıştım. Bu çok garipti gerçekten. Doğumda gördüğüm o ruhani şeyler olabilir miydi? Oğlumu öldürmeye çalışmışlardı ve giderken de hala öfkeliydiler. Öyle olmamasını dileyerek gazı köklediğim gibi Beacon Hills'in yoluna girdim. Bugün beni nelerin beklediğini bilmiyordum ama bir yanım Klaus'un gazabını tadacağımı söylüyordu. Tabi sözlerimi bitirmeme izin verirse anlaşabilirdik. Bunun için her şeyi yapacaktım.

Uzun sürmeyen bir yolculuktan sonra Derek'in daha önce beni kaçırıp getirdiği evin önüne gelmiştim. Park edip çatı katına çıktım, sürgülü kapıyı çalıp beklemeye başladım. Klaus'un gelmesine daha çok vardı ama bugün gelmişken Deaton zihnimden laneti bozacak büyüyü de alacağı için erkenden damlamıştım ben. Nedense Klaus gelene kadar kendimi anca toplayabileceğimi düşünüyordum. Derek'in sesini duyunca içeri girmiştim. Deaton ve Peter da buradaydı.

DAVETSİZ MİSAFİR (DAMON SALVATORE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin