Bölüm 13

743 41 155
                                    

Damon;

Bütün gece gözümü bile kırpmamıştım. İçimdeki tarifsiz sıkıntıdan bir türlü kurtulamıyordum. Boğuluyordum sanki. Bir şeyler tersti, bunu anlamak zor değildi elbette. Carmen benden bir şey saklıyordu, emindim artık ve her ne ise mutlaka öğrenmeliydim.

Ama nasıl?

Çünkü biliyordum ki ne kadar masum, ne kadar sakin görünse de Carmen gerçek bir fırtınaydı. O haline bir defa denk gelmiştim ve itiraf ediyorum ki, bir vampir ne kadar kötü olabiliyorsa o da öyleydi. Bir de şu var ki, intikam konusunda da üstüne yoktu. Benim için yaptığı şeyi asla unutamazdım.

XxX

7 ay önce

Carmen;

Saatlerdir Damon'dan haber alamıyordum. Bu hiç iyi değildi. En son bizi takip eden birilerinin olduğunu söyleyip, icabına bakmaya gitmişti. Ama bu kadar uzun sürmemeliydi. Ne yapmalıydım? Sadece birkaç saat daha beklyebilirdim, sonra bir şeyler yapacaktım. Nitekim o saatler de tükendiğinde iş başına koyuldum. Peşimizdekiler her kimse, Damon ellerinde olmalıydı. Neden gitmesine izin vermiştim ki?

İlk işim, telefonundaki GPS'i aktifleştirmek olmuştu. Çok geçmeden de kırmızı nokta ekranda belirmişti. Neyse ki buraya çok uzak bir mesafe değildi ama oraya boş boş gidemezdim. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum ya, yine de birkaç şey almalıydım yanıma. David'in kendimi korumam için bana verdiği silahı ve babamdan kalma bir avcı bıçağını çantama attım ve aşağı inip, Damon'ın arabasına yöneldim. Etrafı kolaçan ederek bagajı açtım. Ne şanslıydım ki, arkası tam bir cephanelikti ve kullanabileceğim pompalı bir tüfek bile bulmuştum. Üstelik kurşunları da vardı. Şimdi zamanında David bana silah kullanmayı öğrettiği, babam da yanında ava götürdüğü için mutluydum.

Peki avcılar vampir mi olurdu, yoksa insan mı? Onu bile bilmiyordum. Ölesiye korksam da, geri dönmeye niyetim yoktu. Eğer yardıma ihtiyacı varsa, ne olursa olsun ona yardım edecektim. Ne yapmam gerekiyorsa, onu yapacaktım.

Yaklaşık yirmi dakika sonra GPS'teki yeri bulmuştum. Her ihtimale karşı arabayı biraz geriye park edip, silah dolu çantayı aldım ve arka taraftan dolaşıp içeri girdim. Doğru yerde olduğuma emindim çünkü Damon'ın acı sesi kulaklarıma ulaşmıştı.

Derin bir nefes alıp, iyice yaklaştım yanlarına, beni fark edemeyecek kadar meşgullerdi. Gördüğüm manzara karşısında nefesim kesilmişti. Damon bir sandalyeye bağlıydı ve her yeri kan içindeydi. Çektiği acının tarifi yoktu eminim. Ona ne yapıyorlardı öyle? Dört kişi olduklarını gördüğümde korkum iliklerime işlemeye başlamıştı ama geri dönmek yoktu, ne olursa olsun onu kurtaracaktım. Çantadaki en büyük silah olan pompalı tüfeği sessizce çıkardım, gelmeden kullanabileceğim hale getirmiştim. Ama bununla aralarına dalmadan önce, onları yavaşlatmak aklımdaki en iyi plândı. Öyle de yapacaktım. Görüş açımda olan iki tanesine nişan aldım. Birinin bacağına, diğerininse koluna denk gelmişti. Sonra tüfeğimle karşılarına çıktım. Hepsi şaşkın ama alaycı bir ifadeyle bana bakıyordu. Valla güldüklerini bile söyleyebilirdim.

Gülün bakalım, son gülen iyi güler...

Bilmiyorlardı ki, hepsini haklayabilirdim.

"Silahlarınızı yere bırakıp ondan uzaklaşın. Hemen!"

"Tanrım, sen de nereden çıktın? Lanet olsun!"

"Yoksa onu tanıyor musun?"

"Hayır, ilk kez görüyorum.

"Vay vay vay... Demek küçük kan bankan o ha?"

"Hayır, tanımıyorum onu. Bırakın gitsin. Hem o bir vampire benzemiyor, sizin işiniz benimle değil mi? Başkasıyla uğraşırsanız çok kırılırım."

DAVETSİZ MİSAFİR (DAMON SALVATORE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin