Bölüm 15

700 44 261
                                    

Carmen;

Gece çökmek üzereydi neredeyse. Saatlerdir ormanda bir ağaca yaslanmış ağlıyordum. Evden ayrıldıktan beri tek yaptığım buydu. O hızla nereye geldiğimi bile bilmiyordum açıkçası ve bu beni biraz korkutuyordu. Sanki hiçbir yer tanıdık değildi baktığımda, acaba hala Mystic Falls'da mıydım? Sinirim yavaş yavaş durulurken, giden enerjime karşılık soğuktan titremeye de başlamıştım. Yine de evden kaçtığım için mutluydum, onu görmeye tahammül edemezdim. Damon ve o sürtüğün halleri hala gözümün önünde, aynı sahnede takılmış bir cd gibi duruyordu. Hazmedemiyordum bunu.

Otele gitmek için param yoktu yanımda. Tek gidebileceğim yer, şuan Elena'nın eviydi. Her geçen gün daha da yorgunlaşan bedenimi zorla da olsa kaldırıp yürümeye başladım. Korkmuyor da değildim hani. Bu saatte orman çok korkunç görünmüştü gözüme. Ne vardı da buralara kadar gelmiştim ki?! Üstelik telefonumun şarjı da bitmişti. Yani kısacası, biri burada beni öldürse kimsenin haberi olmayacaktı. Giderek daha da üşüyordum ve yağmur da başlamıştı şimdi. 

Birkaç adım ilerlemiştim ki, etrafım sisle kaplanmıştı. Çıtırtılar duyuyordum ve görüş alanım da sıfıra düşmüştü.

"Kim var orada? Yüzünü göster sürtük! Senden korkmuyorum."

Ah, ne yalan ama. İliklerime kadar korkuyordum şuan. Kendim için değil, bebeğime bir şey olursa diyeydi tüm endişem. O da bunu anlamış olacak ki, kıpır kıpırdı içimde. Damon'ın da sis yaratabilme gücü olduğunu biliyordum ama nedense bunu yapanın o olduğunu düşünmüyordum. Kesin o Katherine denen yaratıktı yapan, Damon'ı o dönüştürdüğüne göre aynı güç kendinde de olmalıydı.

Birkaç saat önce parmaklarımda bile hissettiğim o güç şimdi yerini korku ve endişeye bırakmıştı. Nasıl geri getireceğimi de bilmiyordum, ne yapıyorsam spontane ve zor zamanda ortaya çıktığından başka bir bildiğim yoktu.

Körlemesine ilerlemeye devam ediyordum ve ona korktuğumu belli etmeyecektim. Kendi ayağıyla ölümüne geliyor olabilirdi. Aslında aradan çıkardı bu sinirimle, iyi de olurdu. Anlık bir yükselme hissediyordum yine.

"Hadi ama, oyun oynama benimle kaltak. Çık ortaya!"

Arkamda duyduğum hırlamayla yavaşça geri döndüm. Karşımda kehribar rengi gözleri elmas gibi parlayan siyah bir kurt vardı. Damon bana Mystic Falls'da kurtlar olduğunu söylemişti ama bir tanesiyle karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim.

Nasıl davranacağımı bilmiyordum. Kıpırdamamaya karar vermiştim. Belki kendiliğinden giderdi, ama eğer benden vampirlere özgü o kokuyu alırsa, işim gerçekten zorlaşırdı. Gözlerimi ondan ayırmıyordum. Delicesine korkmama karşılık, gördüğüm harika postuna ve keskin dişlerine de hayran olmuştum. Neden yapıyordum bunu? Bir pençesi veya ısırığı beni tahtalı köye bile yollayabilirdi. Yine de sebepsizce ona çekiliyordum. Gözlerimiz birbirinden ayrılmazken, ne o ne de ben kıpırdıyordum.

Daha ne kadar devam edecekti böyle?

Bir anda ağlar gibi sesler çıkmaya başladı ondan. Hafifçe başımı aşağı indirdiğimde arka bacağındaki kanı fark etmiştim. Belli ki canı acıyordu, belki bir tuzağa yakalanmıştı. Benden yardım mı istiyordu? Ne yapabilirdim ki?

Bir kitapta okuduğum bilgi aklıma gelmişti dururken. Gözlerimi onunkilerden ayırmadan yavaşça yere çömelip hizasına geldim. Elimi uzatıp burnunun üstüne dokunmaya çalıştım, yapabilmiştim. Öyle güzel ve yumuşaktı ki tüyleri, bırakmak istemiyordum. Şimdi yanıma birkaç adım daha yaklaşmış, başını da dizime yatırmıştı ve yavru köpek misali sesleri de hala çıkarıyordu.

DAVETSİZ MİSAFİR (DAMON SALVATORE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin