40.Bölüm-Sıfır

110K 7.2K 10.2K
                                    

******

Hayatta yazılı olmayan kurallar vardır.

Gece yatarken tavanı izleyip hayalini kurabildiğiniz ne varsa yaşıyorken, her şeyi bir rayına oturtup nihayet düzgün işleyen bir sisteme ayak uydurduğunuz o an başınıza kötü bir şeylerin geleceği ve ortada düzen nizam bırakmayacağı bu kuralların başını çeker.

Bu yazısız kural işlerliğini bir kez daha göstermişti.

Denizimizdeki dalgalar nihayet durulmuş, artık bu huzurlu dinginliğin keyfini çıkartmaya başlamıştık ki bulutlar yeniden aşağı indi, bir damla daha düştü ve bir fırtına daha koptu.

Şimdi bu hastane koridorunun bir köşesinde oturmuş, yüzümü ıslatan yaşlara bir yenisi daha eklenirken hayatın acımasız kurallarıyla bize taktığı bu çelmeyi yok saymaya çalışıyordum.

Algılarım bütünüyle uyuşmuş gibiydi.

Barış içeri girdiğinden beri kaç dakika geçmişti, bu bekleyiş daha kaç saat sürecekti bilmiyordum.

Devamlı olarak birileri gidip geliyor, sesler birbirine karışıyordu.

Herkes buradaydı.

Ozan, Gökçe, Doğa, Kerem ve ısrarla elindeki su şişesini burnuma dayayan Gökhan.

"Ablam için çıktı ağlamaktan yeminle ya. Allah aşkına bir yudum su iç bak su kalmadı gözlerinde vallahi."

Elime yasladığım başımı oynatmadan odağımı Gökhan'a çevirirken yorgun bir bakış yolladım.

"İstemiyorum Gökhan."

Çatlayan sesim bana bile yabancı gelirken kuruyan boğazıma saplanan ufak iğneler kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu.

Ortamdaki ağırlaşan hava Gökhan'ı da tesiri altına almış olacak ki bir kez daha ısrar edecek olduysa da araladığı dudaklarını yeniden kapatıp kabullenmişlikle önüne döndü.

"Sağlık yönünden benim bir şey söylemem doğru değil, onu doktorlar açıklar ama çok üzgün tabi, hepimiz üzgünüz."

Etrafta dolanan uğultuların ardından tanıdık bir ses kulaklarıma dolduğunda nereden geldiğini anlamam birkaç saniyemi almış, oturduğum yerde duruşumu dikleştirmiştim.

Koridorun duvarlarına sabitlenen ufak ekrana yönelen bakışlarım kameranın odağındaki Bora Abi'yi buldu.

"Barış'la konuşabildiniz mi kaptan? Görüşme şansın oldu mu?"

"Konuştuk, konuştuk tabi. Dediğim gibi çok üzüntülü, ağ-..."

Muhabirin sorusunun ardından üzüntüyle bükülen ifadesi biraz daha düşerken bakışlarını yere sabitlemiş, ağzından çıkacak o kelimeyi son anda frenlemeyi başarmıştı.

Barış'ın hali bir an olsun gözünün önünden gitmiyor gibiydi.

Benim gitmiyordu.

Işıl ışıl bakmasına alışık olduğum yeşilleri kırılmış, üstüne çöken yorgunluk sanki birkaç saat içinde onu büyütmüştü.

"Ama inşallah toparlayacak. Biz inanıyoruz, biz hepimiz onunlayız. Hiç kimse de yalnız bırakmadı. Genç kardeşimiz zaten, güçlü, aslan gibi. İnşallah en yakın zamanda geri dönecektir."

Bora Abi birilerini ikna etmekten ziyade kendiyle konuşuyordu sanki.

Çünkü herkesin onun iyi olacağına inanmaya ihtiyacı vardı.

SAHTE DOKUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin