52. Bölüm-Medeniyet

87.7K 5.7K 5.2K
                                    

******

Nevzat Demir Tesisleri bende bağımlılık yapıyor olabilirdi.

Antrenman ziyaretimin hemen ardından kendimi yine burada bulmayı beklemiyordum. Hele bu ekiple hiç beklemiyordum. Bu sefer röportaj için gelmiş, yanımda Yarbatu'yla Atakan'ı da getirmiştim. Hem de kiminle yapacaktık tahmin edin.

"Ya Göko bir sus amına koyayım, ne zırıldadın ya. Sokacağım sana da kanalına da."

Şu düzgün İstanbul Türkçesine, nahif kelime seçimlerine, kibar konuşmalara bakın. Ozan Yakut'tan başkasının olabilir mi? Sadece soruyorum.

"İyi ki canlı yapmıyoruz yayını."

Atakan kollarını önünde bağlamış, kaşlarıyla Ozan'ı işaret ederken alayla konuşmuştu. Yüzüme pudra basmakla meşgul olan Sema'nın tampon hareketlerinden biraz olsun kaçabildiğimde yönümü hafifçe dönüp dudaklarımı büktüm.

"Aslında böyle biri değil, diyeceğim ama pek inandırıcı olmayacak."

Bir bakıma doğru. Biz bize olduğumuzda küfür konusunda yaratıcılık sınırlarını zorluyordu.

"Çabanı takdir ettim yine de."

Atakan'ın samimi gülüşüne nadir şahit olduğum anlardan biriydi. Bana hayatı dar etmeye çalışmadığı zamanlar da aslında normal bir insanmış meğer.

Omuzlarımı silkip yüzümü buruşturdum.

"Enişteni seçemiyorsun."

Vallahi Gökçe bana pek fikrimi sormamıştı. İkinci görüşmelerinde adamın kucağına oturmuş, birkaç ay sonra da nikâhı basmıştı.

İdol kere idoldü.

Atakan yanına gelen İhsan'a önündeki monitörden bir şeyler gösterirken ben de inatla önüme düşen bir tutamı yatıştırmaya çalışıyordum.

Yarbatu'nun jölesine sulanmama ramak kalmıştı. Tüm kutuyu bitirmeden yetişsem iyi olacaktı.

"Önce Barış Abi'm, sonra sen. Değdi mi be..."

Herkes bir köşede yayına hazırlanırken Gökhan sitemlerine ara vermeyi düşünmüyordu. Üstündeki kablolarla mücadele eden Ozan'a son bir kırgın bakış yolladığında arkasına dönmüş, rotasını bana çevirmişti.

Karşımda durduğunda aramızda az bir mesafe vardı. Kısık bakışları ve çatık ifadesi bir an olsun gevşemezken dilini damağına birkaç kere vurup konuştu.

"Dila Abla sana da yazıklarım olsun, ekmeğimi elimden aldın, mutlu musun?"

Sanki topuğundan vurmuşum gibi konuşuyordu.

Ciddi ciddi laf anlatmak yerine ben de dalgaya vurmaya karar verdiğimde ellerimle kendimi işaret edip isyan edercesine konuştum.

"E ben taş mı yiyeyim ama Gökhan, bana da acı."

Onu kendi taktiğiyle vuracaktım. Vicdana böyle oynanırdı.

Sesimi olabildiğinde yumuşak tuttuğumda kirpiklerimin altından dokunaklı bir bakış yollamıştım.

Gökhan'ın dudaklarından bezgin bir nefes döküldüğündeyse istediğime ulaştığımı anlamıştım.

"Bakma bana öyle abla. Tamam, sana kızamayacağım."

İki elini hızlıca birbirine çarptığında kendi etrafında dönüp bir arayış içine girmişti.

"Verdammt! Getirin Yarbatu Abi'yi ona sitem edeyim biraz."

SAHTE DOKUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin