******
Gözlerimi araladığımda yüzüme vuran loş ışık kafamı karıştırdı. Ellerim uzandığım yumuşak zemini yoklarken gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim.
Nihayet odamda olduğumu anlarken ani bir hareketle doğrulmuştum.
Üzerimde pijamalarım vardı.
Zaman kavramımı yitirmiş gibiydim.
Ne ara odama gelmiştim, kaç saattir uyuyordum hiçbir fikrim yoktu.
En son hatırladığım şey Barış tarafından mekândan çıkartıldığımdı. Keşke onu da hatırlamasaydım.
İyi ki Allah kucağına düşürmesin demiştim. O duayı ettiğimden beri kucağından inmedim resmen adamın...
Sonrasında olanları parça parça dahi hatırlamıyor olmamsa beni daha da endişelendiriyordu.
Hani yapmanız gereken çok önemli bir şey olduğunu bilirsiniz ama ne olduğunu hatırlayamadığınızda içinizde saçma bir huzursuzluk olur ya, şu an tam olarak o anlamsız boşluktaydım.
Söylemiştim, alkol ve ben kesinlikle iyi bir ikili değildik...
Hele yanımda bana sahip çıkacak ve ayıldıktan sonra da rezilliklerimi bir bir yüzüme vuracak bir Gökçe olmayınca sarhoş olmak daha da kötü bir hal alıyordu.
Şimdi önümüzdeki üç ay boyunca acaba Barış'ın yanında ne kadar saçmaladım diye düşünerek kendimi yiyip bitirecektim.
Neler olduğunu öğrenmemin tek yolunun Barış'a çıkması hiç iyi bir şey değildi.
Hem zaten şu an nerede onu bile bilmiyordum.
Ki ondan öncesinde daha büyük problemim annemle babamdan nasıl bir tepki göreceğimdi.
Odanın ortasında dikilmiş hayatımı sorgularken kapının altından süzülen ışık ve içeriden gelen seslerle uyumadıklarını anladım.
Bari kabir sorgusuna şimdi girip kurtulayım diye düşünürken kenardaki terlikleri ayağıma geçirmiştim.
Odadan çıkıp salona doğru ilerledim.
Parlak ışık gözlerimi aldığında kirpiklerimi birkaç kez kırpıştırmıştım.
"Düşeş!"
Babamın yükselen sesiyle birlikte bakışlarım salonda tavla oynayan ikileye kaydı. Çenemin yere değmemesi için elimle falan tutmam gerekiyordu.
Hala kör kütük sarhoş olmalıydım. Ya da halüsinasyon falan görüyordum...
Vahap Aral ve Barış Akdora... Siz niye bizim salonumuzda tavla oynuyorsunuz tam olarak?
Bu olay Trabzonspor taraftarının Emre Belözoğlu'nu bağrına basması gibi bir şeydi çünkü.
Yanlarına doğru ilerlediğimde beni ilk fark eden annem olmuştu.
"Uyandın mı kızım?"
Yüzünde görmeyi beklediğim kızgın ifadeyi sonraya ertelemiş gibiydi.
Yine de mahcup olmadan edemedim.
Sıkıntıyla önümde birleştirdiğim ellerimle oynuyordum.
Başımla onaylayıp çekingen bir ifadeyle babama döndüm.
Babam geniş bir adam değildi. Evet, bana güvenirdi, kısıtlamazdı. Ama bunun sebebi nerede duracağımı bildiğimi düşünmesiydi. Lise dâhil hayatımın hiçbir döneminde böyle sorumsuz davranmamıştım. Kötü bir şey yapmayacağımı biliyorlardı ama başıma kötü bir şey gelmeyeceğinden emin olamıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE DOKUZ
Storie d'amoreSosyal medya hesabı üzerinden futbol yorumculuğu yapan ve hayli popüler olan Dila Aral, kullandığı rumuz dolayısıyla herkes tarafından erkek zannedilmektedir. Mesaj kutusuna düşen bir fotoğraf ve ardından katıldığı olaylı canlı yayın sonrası hayatı...